“Dünya, sürekli hesaplayan dev bir makine gibidir; her parçası diğer parçalarla ilişki içinde
sürekli yeniden şekillenir.”
— Gottfried Wilhelm Leibniz
6 Şubat 2023’te Türkiye’nin birçok yerini vuran Hatay depremi, yalnızca yer kabuğunu değil, aynı zamanda toplumsal yapının, yönetim anlayışının ve kriz süreçlerinin de altını üstüne getirdi. Hatay Depremi, modern merkeziyetçi yönetim sistemlerinin felaket anlarında nasıl işlevsiz hale geldiğini gösteren en acı vakalardan biri olarak tarihe geçti. Devlet mekanizmasının kriz anında hızlı ve etkin bir yanıt vermekte başarısız olması, felaketin etkilerini katlanarak büyüttü. Enkaz altında kalan bireyler, gerekli ekipmanların, insan gücünün ve kurtarma süreçlerinin merkezden yönetilmesi nedeniyle hayatlarını kaybetti. Bir vinç, bir hilti, bir kesici, depremden etkilenen bir mahallede değil, kilometrelerce ötede bir merkezî depodaydı. Müdahale edebilmek için prosedürler tamamlanmalı, emirler verilmeliydi. Bu esnada dakikalar, saatler, günler geçerken insanlar enkaz altında yaşam mücadelesi veriyordu. Bu trajedi, yalnızca bir doğal afetin sonucu değildi; bir sistemin, bir yönetim anlayışının ve bürokratik mekanizmaların yetersizliğinin sonucu olarak şekillendi. Afet gibi ani ve dinamik süreçlere adapte olamayan merkezi planlama, burada bir kez daha iflas etmişti.
Karınca Kolonileri ve Afet Yönetimi
Doğa, milyonlarca yıllık evrim sürecinde en verimli organizasyon biçimlerini keşfetmiş ve bunu her türden canlıya uyarlamıştır. Karınca kolonileri, bu organizasyon modellerinden belki de en etkileyici olanıdır. Merkezi bir otoritenin emirlerini beklemeyen, doğrudan temas ve geri bildirim mekanizmalarıyla işleyen kompleks organizasyonlardır. Bir kriz anında—örneğin, koloninin yuvasına aniden güneş ışığının girmesi gibi beklenmedik bir durumda—karıncalar merkezi bir otoritenin talimatını beklemeden anında harekete geçerler: Larvaları taşıyan karıncalar hızla güvenli, karanlık bölgelere çekilir. Diğerleri yuvayı onarmak için çamur ve yaprak taşımaya başlar. Keşifçi karıncalar, en uygun kaçış rotalarını belirler ve feromonlar aracılığıyla diğerlerini yönlendirir. Burada dikkat edilmesi gereken nokta, hiçbir karıncanın yukarıdan gelen bir emri beklememesidir. Her karınca, doğrudan temas ettiği sorunu anında çözmek için harekete geçer. Geri bildirim mekanizmaları, feromon izleri ve bireysel karar alma süreçleri, koloninin hızlı ve etkin bir şekilde organize olmasını sağlar. Bu işleyiş, Afet Yönetimi açısından büyük bir ders sunmaktadır.
Hatay Depremi’nde, hayatta kalan insanların enkaz altındakilere yardım etmesini engelleyen şey doğal afetin kendisi değil, merkezi otoritenin izni olmadan hiçbir şey yapılamamasıydı. Oysa insan, doğrudan temasta bulunduğu bir sorunu çözebilecek yetkinliğe sahiptir. Ancak mevcut yönetim anlayışı, bireylerin ve yerel toplulukların inisyatif almasını engelleyen merkeziyetçi bir yapı inşa etmiştir. Örneğin, enkaz altında kurtarılmayı bekleyen bir kişi düşünelim. Onu kurtarabilecek bir komşusu, bir akrabası, hatta bir mahalleli vinç veya hiltiye erişebilse, saatler içinde kurtarma işlemi tamamlanabilir. Ancak, mevcut sistem bu kararı almayı merkezi otoriteye bırakmış ve süreci yavaşlatmıştır. Bu yüzden: Hilti, demir makası, vinç gibi kurtarma ekipmanları, merkezi depolarda değil, mahalle bazlı dağıtık ağlar içinde tutulmalı ve gerektiğinde en hızlı şekilde erişilebilir olmalıdır. İlk müdahale, merkezi planlamadan değil, doğrudan temas eden aktörlerden gelmelidir. Bireylerin, enkaz anında harekete geçmesini engelleyen bürokratik bariyerler kaldırılmalıdır. Bu perspektiften bakıldığında, Hatay Depremi’nin felaket boyutuna ulaşmasının asıl sebebi doğa değil, insan eliyle yaratılmış merkeziyetçi yönetim modelidir. Bugün, sibernetik ilkelerle örgütlenmiş bir toplumda, afet anında en yakın bireyin harekete geçmesini sağlayacak sistemler tasarlanabilir. Gecikmeye neden olan merkezi onay süreçleri yerine, dağıtık geri bildirim mekanizmalarıyla karar alma süreci hızlandırılabilir.
Karınca kolonileri bize şunu öğretiyor: Merkezi bir otoriteye danışarak hareket etmek zaman kaybettirir; hayatta kalmanın yolu, doğrudan temas edilen soruna anında müdahale etmektir. Hatay Depremi’nde yaşanan kayıpların birçoğu sibernetik bir yönetim anlayışıyla önlenebilirdi. Ancak insanlık, doğanın en basit organizasyon modellerinden bile ders almaya kapalı bir şekilde, bürokrasinin ağırlığı altında ezilmeye devam ediyor. Bürokratik mekanizmalar, afet yönetiminde genellikle kurtarıcı olmaktan çok bir engel olarak işlev görüyor. Kararların merkezî bir otoriteden alınması, yerelde harekete geçebilecek bireylerin ve toplulukların pasif hale gelmesine neden olur. İzin bekleme zorunluluğu, kaynakların yanlış yönetimi ve koordinasyonsuzluk, Hatay Depremi gibi felaketlerde binlerce hayatın yitirilmesine sebep olmuştur. Oysa bilgi akışını hızlandıran, yerel karar alma süreçlerini güçlendiren ve doğrudan temas eden bir afet yönetim modeli mümkün olabilir. İşte Akışsal Sibernetik Sosyalizm, doğrudan demokrasi, dağıtık geri bildirim mekanizmaları ve yerel koordinasyon sistemleriyle afet anlarında hızlı ve etkin bir müdahale modelini önerir.
Bu modelin 4 temel ilkesini belirleyebiliriz:
1. Doğrudan Temas İlkesi
Afet bölgelerinde, kriz anında soruna en yakın olan aktörlerin harekete geçmesi sağlanmalıdır. İnsanların, yasal prosedürleri ve merkezi izinleri beklemeksizin harekete geçebileceği bir yönetim modeli geliştirilmelidir. Enkazın başındaki bir vinç operatörü, en yakın insanları kurtarabilecekken “yetki dışı müdahale” nedeniyle beklemek zorunda kalmamalıdır. Yardım, kriz anında bizzat afetin içindeki bireyler tarafından organize edilmelidir. Bu ilke, karınca kolonilerinin krize doğrudan yanıt verme mekanizmasıyla birebir örtüşmektedir. Hiçbir karınca, emir beklemez; krizi gördüğü anda eyleme geçer.
2. Geri Bildirim Döngüleri
Afet bölgelerinde, yerelde edinilen bilgiler ve ihtiyaçlar eş zamanlı olarak paylaşılabilmelidir.
Merkezî bir karar mercii tarafından filtrelenmeden, bilgilerin doğrudan hızlı çözüm üretebilecek birimlere aktarılması gerekmektedir.Hangi bina altında kaç kişi var? Hangi mahallede vinç eksik? Hangi sokakta gıda yardımı gerekiyor? Tüm bu bilgiler, anlık geri bildirim sistemleriyle dağıtık olarak paylaşılmalıdır. Bu ilkenin uygulanabilmesi için merkezi bir bakanlığın veri toplaması yerine, afet bölgesindeki her bireyin bir ağın parçası olduğu bir iletişim sistemine ihtiyaç vardır. Blockhain tabanlı anlık veri paylaşımı, yerel meclislerin merkeziye bağımlı olmadan karar alabileceği bir sistem oluşturabilir.
3. Esneklik ve Adaptasyon
Afet anlarında insanlar pasif kurtarılmayı bekleyen kurbanlar olarak görülmemeli, sürece aktif şekilde dahil edilmelidir. İlk müdahale ekipleri geciktiğinde, yerel halk örgütlenerek kendiliğinden kurtarma ve dayanışma ağları oluşturabilmelidir. Karınca kolonileri, kriz anlarında rollerini hızla değiştirerek en uygun işbölümüne adapte olur. Benzer bir şekilde, insan toplulukları da afet süreçlerinde yeni sorumluluklar üstlenebilmelidir. Şu anki sistemde, vatandaşların afet anında müdahale etmesi genellikle yasalar tarafından sınırlandırılmıştır. Oysa afet anında: Bir inşaat işçisi, enkazın nasıl açılacağını en iyi bilen kişidir. Bir doktor, enkaz altındakilerin ilk yardım sürecini yönlendirebilir. Bir mahalle sakini, kimin nerede olduğuna dair en hızlı bilgiyi verebilir. Ancak mevcut merkeziyetçi sistemde, bu bireylerin inisiyatif alması engellenmekte, sadece “resmî ekipler” tarafından organizasyon yapılmasına izin verilmektedir. Bu anlayış, esneklik ve adaptasyonu yok ettiği gibi, kurtarma sürecini de geciktirmektedir.
4. Yerel Planlama ve Veri Tabanlı Koordinasyon
Her mahallede afet anında kullanılacak ekipmanlar ve insan gücü önceden organize edilmelidir. Bir kurtarma ekibi, sadece Ankara veya İstanbul’dan gönderilen profesyonellerden oluşmamalıdır. Afet bölgesinde o mahallede yaşayan insanlar afet müdahalesine önceden dahil edilmiş olmalıdır. Yapay zeka destekli anlık karar alma sistemleri, nerede neye ihtiyaç olduğunu tespit ederek kaynak dağılımını optimize etmelidir. Örneğin: Eğer bir ilçede 10 vinç varsa, bu vinçlerin afet sırasında nasıl kullanılacağı önceden planlanmalıdır. Hangi bölgede en fazla insan mahsur kalabilir? Hangi noktalar afet sonrasında kritik olacaktır? gibi analizler, afet gerçekleşmeden önce yapılmalıdır. Bu ilkenin uygulanması, merkezi hükümetlerin tek başına karar almasıyla değil, yerel halkın ve komünitelerin süreçlere doğrudan dahil edilmesiyle mümkün olabilir. Hatay Depremi, doğal bir afetin ötesinde, merkeziyetçi yönetim anlayışının bir felakete nasıl dönüştüğünün en somut örneklerinden biri oldu. Merkezi otoritenin kontrolünde geciken kararlar, afetin etkisini büyüttü. Oysa doğrudan temas, geri bildirim döngüleri, esneklik ve yerel koordinasyon ilkeleriyle tasarlanmış bir sibernetik sosyalist model, böylesi felaketlerde çok daha hızlı ve etkin bir müdahale mekanizması yaratabilir.
Devletin tüm gücü elinde tutmak adına yarattığı merkezileşmiş karar alma mekanizmaları, krizin en kritik anlarında halkın inisiyatif almasını engellemiş, kurtarılabilecek hayatlar prosedürlere kurban edilmiştir. İnsanlar yardım malzemelerine erişim sağlayamadı, mahallelerinde bir vinç bulunmasına rağmen onu kullanamadı, basit araç gereçleri edinmek için emir beklemek zorunda kaldı.Oysa doğa, merkeziyetçi bürokrasinin yarattığı bu ölü noktaları çoktan çözmüştür. Karınca kolonileri gibi organizasyonlar, merkezi bir otoriteye bağımlı olmadan doğrudan temas ve geri bildirim mekanizmalarıyla krizlere müdahale edebilir. Kriz anında hiçbir karınca, ne yapması gerektiğini bir otoriteden beklemez; her biri, doğrudan gördüğü soruna müdahale eder.
İşte sibernetik bir model tam da bu noktada devreye girer. Hiyerarşik kontrol mekanizmalarını ortadan kaldırarak bireylerin doğrudan karar almasını sağlar, yerel düzeyde organize olan, anlık geri bildirim döngüleriyle işleyen bir sistem kurar, afet anında inisiyatif alabilen, kaynaklarını verimli kullanan, merkezi yönetimin emirlerine bağımlı olmayan bir yapı inşa edilmiş olur. Eğer toplumun kriz anlarında dayanıklılığını artırmak istiyorsak, merkeziyetçi anlayıştan kurtulup sibernetik geri bildirim mekanizmalarına dayalı bir örgütlenmeye geçmek zorundayız. Hatay Depremi gibi felaketlerden ders çıkarmanın tek yolu, merkezsizleşmiş, doğrudan temas eden ve sibernetik geri bildirim mekanizmalarıyla çalışan bir toplumsal örgütlenmeye geçmektir. Bugün elimizde yapay zeka, blockchain, anlık veri paylaşımı ve dağıtık yönetim modelleri gibi araçlar var. Eğer ki bu araçları merkezi bürokrasiyi daha da katılaştırmak için değil, yerel halkın kendi kaderini belirlemesini sağlamak için kullanırsak, afet yönetiminde gerçek bir devrim yaratabiliriz.
Yaşamın özü harekettir.
Harekete geçelim.
Kaynakça:
Wiener, N. (1948). Cybernetics: Or Control and Communication in the Animal and the Machine.
Beer, S. (1973). Brain of the Firm.
Ashby, W. R. (1956). An Introduction to Cybernetics.
Hölldobler, B., & Wilson, E. O. (1990). The Ants.