Modern devlet, iktidarı sınırlandırmak ve denetlemek amacıyla tasarlanmış mekanizmaların tesisine dayanır. Bu devleti oluşturan temel bileşkeler olarak yasama, yürütme ve yargı arasındaki güçler ayrılığı prensibi her şeyden önce onun mutlak otoritesinden müteşekkil totaliter eğilimlerini bastırmayı gaye edinir. Öyle ki, Montesquieu’dan itibaren iyi bilindiği üzere, bahsi geçen üç güç, “aynı kişinin veyahut önde gelenlerden veya asillerden veya halktan oluşan aynı kurumun elinde olursa her şey mahvolur: kanun yapma gücü, kamu kararlarını yürütme gücü ile suçları veya şahıslar arasındaki anlaşmazlıkları yargılama gücü”dür (2020: 199). Ancak bir ideali yansıtan ve daima belirli bir siyasal inşa sürecinin parçası olan söz konusu bu modern devlet düzeninin temelinde iktidarın özüyle çelişen bir gerçeklik yatar. Bu gerçeklik, iktidar mefhumunun doğasına içkin, sürekli olarak kendini hatırlatan, bastırılmış olanın dönüşü kehanetini gerçekleştiren bir ruha haizdir. İktidar elitleri dara düştüklerinde, bir yolunu bulup her defasında demir kafesinden kaçmayı başarabilen bu uslanmaz ruh, genellikle egemenliğin kriz anlarında açığa çıkar. Schmitt adı geçen bu ruhu olağanüstü hâl ile ilişkilendirir. Kendisinin ünlü deyişiyle, “Egemen, olağanüstü hale karar verendir” (2005: 13). Bu karar, yalnızca modern devleti var eden, onu sınırlandıran ve ön koşulu onun var oluşuna dayanan hukukun askıya alınmasını ifade etmekle kalmaz; bunun yanı sıra siyasal olana göbek bağıyla eklemlenmiş olan devlet iktidarının kendini, ‘yasal siyaset ve iktidar’ oyununun dışına çıkarmadan kurallarından azat tutmasını sağlar: “devletin varlığı, hukuki normun geçerliliği karşısında tartışmasız üstünlüğünü kanıtlar. Karar, kendini tüm normatif bağlardan kurtarır ve gerçek anlamda mutlak hale gelir. Olağanüstü halde devlet, hukuku, kendini koruma hakkına dayanarak askıya alır” (Schmitt, 2005: 19). Giorgio Agamben, kendi eleştirel teorisinin temelini atmak için, Schmitt’in kuramını istisna hâli kavramıyla genişletir. Hukuk düzeninin askıya alınması ekseninde istisna hâlinin hukukun eşiğini belirlediğini ifade eden Agamben (2020a: 13), istisna hâlinin hukuki düzenin ne dışında ne de içinde olduğunu, normun askıya alınmasının, onun ortadan kaldırılması anlamına gelmediğini ifade eder; “yasasızlık bölgesi, hukuk düzeniyle bağlantısız değildir” (2020a: 35). İstisna hâli, bireylerin siyasal özne statüsünden çıkarılarak “çıplak hayat”a indirgenmesinin koşulunu yaratır. Bu noktada, devlet, yaşam ve ölüm üzerinde mutlak bir kontrol iddiasında bulunarak toplumu hem koruyan hem de tehdit eden, hem ona içkin hem de aynı anda ona dışsal bir güç haline gelir:
“…önemli olan şey şudur: Bütün istisnaların kural olması sonucunu veren süreçle birlikte çıplak hayat alanı …gün geçtikçe siyasal alanla örtüşmeye başlıyor ve [dolayısıyla da] dışlama ile içleme, dışarı ile içeri, bios ile zoê ve hak ile olgu indirgenemez bir belirsizlik mıntıkasına giriyor. …siyasal sistemin dayandığı gizli temeli tesis eden şey, çıplak hayatı, aynı anda hem siyasal düzenden dışlayan hem de bu düzenin içine hapseden söz konusu istisna durumudur (state of exception).” (Agamben, 2020b: 18)
2024 yılında dünya çapında gözlemlenen olağanüstü hâl uygulamaları, modern devletlerin kriz anlarında değişken ölçülerde hukuku askıya alarak nasıl kendilerine uygun bir istisna topoğrafyası yarattıklarını ve egemenlik iddialarını bu yolla nasıl pekiştirmeye çalıştıklarını bir kez daha gözler önüne sermiştir. Buna göre, Ekvador’da çete lideri Adolfo Macias Salazar’ın hapishaneden kaçışı ve cezaevlerinde çıkan isyanlar nedeniyle 60 günlük bir olağanüstü hâl (OHAL) ilan edilmiştir. Bu süreçte ordu sokaklara konuşlandırılırken, akşam saatlerinde sokağa çıkma yasakları getirilmiştir.[1] Papua Yeni Gine’de ise polis ve kamu çalışanlarının maaşlarında yapılan kesintilerin ardından başlayan grevlerin yol açtığı protestolar sebebiyle OHAL ilan edilmiş, toplumsal düzenin ordudan da yardım istenerek yeniden tesis edilmesi amaçlanmıştır.[2] Haiti’de çetelerin hapishanelere düzenlediği baskınlar sonucu binlerce mahkûmun firar etmesi ve artan şiddet olayları karşısında OHAL ilan edilerek, kamu düzeni üzerindeki kontrol güçlendirilmeye çalışılmıştır.[3] İsrail’de ise Hizbullah ile yaşanan çatışmaların tırmanması üzerine birçok kez OHAL kararı alınarak güvenlik önlemleri artırılmıştır.[4] Güney Kore’de de Kuzey Kore’den gelen tehditler ve “muhalefetin devlet karşıtı faaliyetleri” gerekçe gösterilerek OHAL ilan edilmiş, ancak bu karar parlamentonun müdahalesiyle kısa sürede geçersiz kılınmıştır.[5] Son olarak, Trinidad ve Tobago’da artan suç oranları ve toplumsal huzursuzluklara yanıt olarak OHAL ilan edilerek güvenlik güçlerinin yetkileri genişletilmiştir.[6] Bu örnekler, modern devletlerin kriz anlarında güvenlik ve düzen tesis etme gerekçesiyle hem hukukun içinde kalarak hem de hukuku askıya alarak -egemenliğin nişanesi olan şeyi kristalleştiren bir biçimde- kendi istisnai egemenliklerini nasıl kurduklarının bir göstergesidir. Devletler, olağanüstü hâl ilanlarıyla yalnızca varlıklarını ve toplumsal alanın sınırları içerisinde cereyan eden ya da ettiklerini düşündükleri tehdit unsurlarını bertaraf etmeyi değil, bununla birlikte egemenlik iddialarını pekiştirecek bir siyasal alan inşa etmeyi de hedeflemektedirler. Öyleyse denilebilir ki, olağanüstü hâle karar verebilen muktedir, bunu yalnızca bir kriz yönetim aracını hayata geçirmek için değil, aynı zamanda da iktidarının yekûnunu yeniden tahkim eden bir mekanizmanın işletilmesi olarak devreye sokmaktadır. Olağanüstü hâl, kriz anlarında geçici bir çözüm olarak sunulmasına rağmen Schmitt’in ve Agamben’in de işaret ettiği gibi, aslında bu eylem, modern devletin yapısal özünü yansıtır. Modern demokrasiler her ne kadar iktidarı sınırlandırma idealiyle donatılmış olsa da bastırılmış olan, yani mutlak iktidar arzusu, yeri ve vakti geldiğinde geri dönmekten bir an olsun vazgeçmez.
Olağanüstü hâl veya istisna hâlinin modern devletin yapısal özünü dışa vuran bir fenomen olması, onun egemenliğe ilişkin bir meseleden başka bir şey olmadığı şeklinde düşünülmesini gerektirmez. Aksine, Agamben, bu mekanizmanın sadece siyasal egemen düzenin var olması ve korunması amacına hizmet etmediğini, bireyin siyasal kimliğini dönüştüren ve onu iktidarın mutlak nesnesi haline getiren bir süreç olduğunu da ileri sürer. “Egemen iktidarın ortaya koyduğu ilk etkinlik, biyosiyasal bir beden yaratmaktır” (2020b: 15) diyen Agamben’e göre, istisna hâli hukuku askıya almanın yanı sıra bireyi siyasal hak ve özgürlüklerinden arındırarak bir çıplak hayat durumuna indirgeyen egemen iktidarı imler: “Egemenlik, hukukun hayata gönderme yaptığı ve hayatı tam da askıya almak suretiyle içine aldığı orijinal yapıdır” (Agamben, 2020b: 40). Egemenlik ve insan hayatı arasındaki ilişkiye dair Schmitt de benzer bir saptama yapar ve devletin muazzam bir salahiyeti kendisinde topladığını dile getirir; “insanların yaşamları üzerinde açıkça tasarrufta bulunma” yetkisi (2021: 75).
Çıplak hayat olarak kurgulanan birey, doğal ve siyasal haklara sahip bir özne olmanın dışına çıkarılarak yalnızca yaşamı sürdürme kapasitesiyle değerlendirilen bir varlık konumuna çekilir. Bireyin siyasal kimliği üzerinde cereyan ettirilen bu tersyüz etme, modern devletin yaşam ve ölüm üzerindeki mutlak kontrol iddiasını billurlaştırır. Bireyin siyasal haklarının askıya alınması, onun biyolojik bir varlığa indirgenmesi işlevine hizmet eder ve böylece istisna hâli de biyopolitikanın en dolayımsız biçimiyle işlediği bir alan haline gelir. Bu sürecin kendisi egemenin niteliğini belirleyen şeyi temsil eder. Diğer bir ifadeyle, “modern biyosiyasette egemen, hayatın değerine ya da değersizliğine hükmeden kişi” olarak ortaya çıkar (Agamben, 2020b: 171). Pek çok olağanüstü hâl tatbikinden de görüldüğü üzere, sokağa çıkma yasakları, keyfi gözaltılar, ifade özgürlüğünün kısıtlanması ve bireysel hareket alanlarının sınırlandırılması gibi uygulamalar, sürecin somut tezahürleri olarak gün yüzüne çıkar. Bu uygulamalar, bireyin yurttaş olmaktan çıplak hayat olana doğru indirgendiğini işaret eder. Bu süreçte, bireyin siyasal bir özne olma kapasitesi iktidarın müdahaleleriyle silinir ve geriye yalnızca yaşayan beden kalır. Bu beden, hukukun askıya alındığı ve her türlü hakkın geçerliliğini yitirdiği olağanüstü hâl rejimlerinin yarattığı istisna mekânlarında -kamp haline getirilen gündelik hayat mekanlarında-, gözden çıkarılabilecek bir varlık olarak konumlandırılır. Nitekim, günümüzde şehirlere yerleşen kampın, yeryüzünün yeni biyosiyasal nomos’u (2020b: 210) olduğunu belirten Agamben’e göre, kampın sınırları içerisinde insanlar bütün siyasal statülerinden arındırılıp çıplak hayata indirgenir; “burada iktidarın karşısında sadece saf hayat var[dır] ve bu ikisinin arasında hiçbir aracı yoktu[r]” (2020b: 204).
Olağanüstü hâl, modern devletin kriz anlarında başvurduğu bir mekanizma olmanın ötesinde egemenlik iddiasının ve saf iktidarın en dolayımsız dışa vurumudur. Agamben’in biyopolitika perspektifiyle okunduğunda olağanüstü hâl ve istisna hâli, bireyleri salt biyolojik varlıklar olarak yeniden tanımlarken, istisna halinin topoğrafyasında modern devletin yaşam ve ölüm üzerindeki mutlak kontrol iddiasını da kristalleştirir. Hukukun askıya alınması, çoğu durumda toplumsal düzeni koruma gerekçesinin ardına saklansa da özünde iktidarın sınır tanımazlık potansiyelini ve bireylerin siyasal kimliklerini yok sayma dürtüsünü açığa vurur. Şiddetten arınmış bir toplumsal düzenin neredeyse kendiyle çelişen bir terim olduğunu belirten Bauman’ın (2024: 274) saptamasını da doğrulayacak şekilde, bir perdenin aralanmasına yol açar ve egemen şiddetin sahne ışıkları altında dans etmesini gözler önüne serer. Bu bağlamda olağanüstü hâl, modern devletin ‘hukukun içinde kalarak hukuku aşma’ dikotomisini temsil eder ve böylece demokratik ideallerin sınırlarının sorgulanmasına neden olur. Öyleyse, şu soruyu sorarak bitirmek yerindedir: Siyasal olanın en derinine nüfuz etmiş olan bastırılmış mutlak iktidar arzusunun yerinden edilebilmesi mümkün müdür yoksa bu düşünce siyasal egemenlik psykhesinde sonsuza kadar bir ideal olarak kalmaya mahkûm mudur?
Ana Görsel: ABD-Meksika sınırı boyunca sınırı izinsiz geçenlerin geride bıraktıkları sırt çantalarının enstalasyonu (2012). Fotoğraf: Richard Barnes.
Kaynakça
Agamben, G. (2020a). İstisna Hâli. Ayrıntı Yayınları.
Agamben, G. (2020b). Kutsal İnsan – Egemen İktidar ve Çıplak Hayat. Ayrıntı Yayınları.
Anadolu Ajansı. (10 Ocak 2024). Ekvador’da çete elebaşının hapishaneden kaçması üzerine OHAL ilan edildi. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ekvadorda-cete-elebasinin-hapishaneden-kacmasi-uzerine-ohal-ilan-edildi/3104520. Erişim tarihi: 14.01.2025
Anadolu Ajansı. (25 Ağustos 2024). İsrail’de 48 saat olağanüstü hal ilan edildi. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israilde-48-saat-olaganustu-hal-ilan-edildi/3312212. Erişim tarihi: 14.01.2025
Bauman, Z. (2024). Bireyselleşmiş Toplum. Ayrıntı Yayınları.
Diken. (23 Eylül 2024). İsrail’de OHAL. https://www.diken.com.tr/israilde-ohal/. Erişim tarihi: 14.01.2025
Ekonomim. (30 Aralık 2024). 600’den fazla kişi ölmüştü! Trinidad ve Tobago’da OHAL ilan edildi. https://www.ekonomim.com/dunya/600den-fazla-kisi-olmustu-trinidad-ve-tobagoda-ohal-ilan-edildi-haberi-789931. Erişim tarihi: 14.01.2025
Euronews. (4 Mart 2024). Haiti’de çeteler hapishane bastı: 4 bin mahkum firar etti; olağanüstü hal ilan edildi. https://tr.euronews.com/2024/03/04/haitide-ceteler-hapishane-basti-4-bin-mahkum-firar-etti-olaganustu-hal-ilan-edildi. Erişim tarihi: 14.01.2025
Gazete Duvar. (11 Ocak 2024). Papua Yeni Gine’de şiddet olaylarında 16 kişi öldü, olağanüstü hal ilan edildi. https://www.gazeteduvar.com.tr/papua-yeni-ginede-siddet-olaylarinda-16-kisi-oldu-olaganustu-hal-ilan-edildi-haber-1660993. Erişim tarihi: 14.01.2025
Gazete Oksijen. (3 Aralık 2024). Muhafete Kuzey Kore’ye sempati suçlaması: Güney Kore’de 44 yıl sonra sıkıyönetim ilan edildi. https://gazeteoksijen.com/dunya/muhafete-kuzey-koreye-sempati-suclamasi-guney-korede-44-yil-sonra-sikiyonetim-ilan-edildi-229597. Erişim tarihi: 14.01.2025
Montesquieu. (2020). Kanunların Ruhu Üzerine. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Schmitt, C. (2005). Siyasi İlahiyat – Egemenlik Kuramı Üzerine Dört Bölüm. Dost Kitabevi.
Schmitt, C. (2021). Siyasal Kavramı. Metis Yayınları.
[1] Anadolu Ajansı. (10 Ocak 2024). Ekvador’da çete elebaşının hapishaneden kaçması üzerine OHAL ilan edildi. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/ekvadorda-cete-elebasinin-hapishaneden-kacmasi-uzerine-ohal-ilan-edildi/3104520. Erişim tarihi: 14.01.2025
[2] Gazete Duvar. (11 Ocak 2024). Papua Yeni Gine’de şiddet olaylarında 16 kişi öldü, olağanüstü hal ilan edildi. https://www.gazeteduvar.com.tr/papua-yeni-ginede-siddet-olaylarinda-16-kisi-oldu-olaganustu-hal-ilan-edildi-haber-1660993. Erişim tarihi: 14.01.2025
[3] Euronews. (4 Mart 2024). Haiti’de çeteler hapishane bastı: 4 bin mahkum firar etti; olağanüstü hal ilan edildi. https://tr.euronews.com/2024/03/04/haitide-ceteler-hapishane-basti-4-bin-mahkum-firar-etti-olaganustu-hal-ilan-edildi. Erişim tarihi: 14.01.2025
[4] Anadolu Ajansı. (25 Ağustos 2024). İsrail’de 48 saat olağanüstü hal ilan edildi. https://www.aa.com.tr/tr/dunya/israilde-48-saat-olaganustu-hal-ilan-edildi/3312212. Erişim tarihi: 14.01.2025
Diken. (23 Eylül 2024). İsrail’de OHAL. https://www.diken.com.tr/israilde-ohal/. Erişim tarihi: 14.01.2025
[5] Gazete Oksijen. (3 Aralık 2024). Muhafete Kuzey Kore’ye sempati suçlaması: Güney Kore’de 44 yıl sonra sıkıyönetim ilan edildi. https://gazeteoksijen.com/dunya/muhafete-kuzey-koreye-sempati-suclamasi-guney-korede-44-yil-sonra-sikiyonetim-ilan-edildi-229597. Erişim tarihi: 14.01.2025
[6] Ekonomim. (30 Aralık 2024). 600’den fazla kişi ölmüştü! Trinidad ve Tobago’da OHAL ilan edildi. https://www.ekonomim.com/dunya/600den-fazla-kisi-olmustu-trinidad-ve-tobagoda-ohal-ilan-edildi-haberi-789931. Erişim tarihi: 14.01.2025