“Gücün tüm düzeni – dayatılan zevk ile gücün aşağılayıcı kullanımının tekinsiz karışımı. Gücün sert emirler yağdıran ama aynı zamanda biz astlarıyla derin bir dayanışmaya tanıklık eden müstehcen bir kahkahayı da paylaşan öznesi… (Zizek, 1996).”
Dünyaca ünlü Slovenyalı filozof Slavoj Žižek, 11 Mart’ta Pera Müzesi’nde konuşacak. Yapacağı konuşmanın başlığı bizim açımızdan özellikle ilgi çekici ve güncel: “Müstehcen Efendilerin Yükselişi”. Žižek bu başlık altında günümüz liderlerini tartışacak.
Ünlü felsefeci Slavoj Žižek, Pera Müzesi ve Encore Yayınları iş birliğiyle günümüz liderleri üzerine bir konuşma gerçekleştiriyor.
"Müstehcen Efendilerin Yükselişi" 11 Mart, 16.00'da!
Rezervasyon ve detaylı bilgi için: https://t.co/kDybM1Bk1a pic.twitter.com/xjnp03QntO— Pera Müzesi (@PeraMuzesi) February 27, 2020
Pera Müzesi’nin paylaştığı bilgilendirme metninde geleneğin altını oyduğu varsayılan müstehcenliğin bugün bir kural olduğu vurgusu yapılıyor. Müstehcenliğin her ne kadar efendinin iktidarını sarsacağı varsayılsa da bilakis egemen ideolojinin asli bir parçası olduğu düşüncesi Žižek’in uzun zamandır vurguladığı bir konu. Örneğin Birikim Dergisi’nde çıkan bir çevirisi de aynı başlığı taşıyor: Müstehcen Efendi.
Hakim ideolojiye sinik bir mesafede kalarak onu eleştirmek, ideolojinin altını oymak şöyle dursun bizzat hakim ideolojinin perçinlenmesine katkıda bulunur. 2016 ABD Başkanlık seçimlerini Trump’ın kazanmasından önce de Žižek, yeni bir tür iktidar modeli öngörmüştü. Aslında popülizm, alternatif sağ, sıradan insanın iktidarı, Trump sonrası dünyada kendilerine ayrıcalıklı bir yer buldular. Žižek, bu açıdan Trump ve Boris Johnson gibi liderlerin Duchamp politikalarını beraberinde getirdiğini söylüyor. Bilindiği gibi Duchamp, sıradan bir nesneyi [pisuar] sanat galerisine göndermek suretiyle hazır nesnelerin kurumsal bir dayanak olduğu müddetçe [galerinin iktidarı] bir sanat eseri olabileceğini vurgulamıştı. Aynı şekilde görünüşte sıradan olan, hatta sık sık müstehcen bir figür olarak medyada boy gösteren Trump gibi liderlerin artık başkanlık koltuğuna oturduğu görülmektedir.
“Burada yeraltı isyan tarzlarının zayıflattığı (otoriteyle alay etmek vs.) kamu ve düzenin baskılayıcı yönetimiyle değil, tam tersiyle karşı karşıyayız: kamusal otorite sivil, nazik bir görüntüyü sürdürürken, onun altında acımasız güç kullanımının kendisinin cinselleştirildiği gölgeli bir âlem vardır.” (Zizek, 1996)
Burada Žižek’in konuşmalarında referans vermeyi sevdiği başka bir isim olan Angela Nagle’ın Kill All Normies kitabında benzer çıkarımlarda bulunduğunu görüyoruz. Nagle, bu kitapta yükselen alternatif sağın [alt-right], 1968 solunun kullandığı ihlalci taktikleri devşirerek iktidara gelişini anlatır. Žižek de artık solun, sınır aşımı, ihlal politikaları gibi geçmişte işleyen taktiklerin bugün hakim ideoloji tarafından temellük edildiğinin farkında olması gerektiğini söylemektedir.
Geçmişte gerçekten de muhafazakarlığı yansıtan sağ lider figürlerinin belli bir adab-ı muaşeret sisteminin yansıması olduğu görülür. Ancak günümüzde boy gösteren sağ liderlerin kaba, kışkırtıcı, kavgacı bir dil kullandığı görülür. Geçen yıl gösterime giren Years and Years dizisinde resmedilen başkan karakteri bunu çok güzel betimler. Bu başkan adeta ‘samimiyet’ veya ‘yakınlık’ söylemi altında ‘sizden biriyim’ mesajını sinik ve abartılı bir biçimde veren, anti-entellektüel bir ad hominem figürüdür.
Žižek’in bu lider analizi, alt-right diye anılan yeni sağ akımın bildiğimiz sağdan farklarını ve beraberinde getirdiği yeni tehlikeleri anlamamızı sağlayabilir. Burada elbette asıl soru, solun yükselişe geçen ve bir zamanlar bizzat kendisinin kullandığı ihlal unsurlarını üstlenen bu yeni sağa karşı nasıl bir politika izleyeceğidir.
Zizek, S. (1996). Müstehcen Efendi. Birikim , 63-78.