Site icon Terrabayt

Neandertallerden Aktarılan DNA COVID-19’da Risk Faktörü


Kısa süre önce gerçekleştirilen bir genetik ilişkilendirme araştırması, 3. kromozomda bir gen kümesinin SARS-CoV-2 enfeksiyonu sonucunda solunum yetmezliğinde risk faktörü olduğunu bulmuştu. Hastaneye kaldırılmış 3199 COVID-19 hastası ve kontrol grubu üzerinde gerçekleştirilen başka bir araştırma ise bunun Covid-19’u ağır geçirmeye neden olan ciddi bir genetik risk faktörü olduğunu göstermişti.

2019’un sonunda Çin’de ortaya çıkan Covid-19, son rakamlara göre dünya çapında 34.99.693 kişiye bulaştı ve 1.035.656 kişinin ölümüne neden oldu. Bu son araştırmaya göre Neandertallerle çiftleşmiş olan atalarımızdan aktarılan 3. kromozomdaki bu gen kümesi Covid-19’un daha ağır yaşanmasına neden oluyor.

50.000 yıl önce Neandertallerle çiftleşmiş olan insanlara aktarılan bazı genlerin günümüzde bile bağışıklık sistemi dahil olmak üzere sağlığı etkilediği biliniyor. Bu yüzden, araştırmacılar Neandertallerin ve Denisovanların aynı risk faktörünü taşıyıp taşımadığını görmeye karar verdiler. Yapılan araştırmada bu riskin, Neandertallerden miras aldığımız ~50 kb genom segmentiyle bağlantılı olduğu bulundu, günümüzde Güney Asya nüfusunun aşağı yukarı yarısının ve Avrupa nüfusunun %16’sının bu genom segmentini taşıdığı biliniyor.

“Sandalyemden düştüm. Bu genetik varyasyonların gerçekten de Neandertallerle aynı olduğunu görmek çok şaşırtıcıydı” diyor Max Planck Ensitütüsü’nden Hugo Zeberg. Zeberg ve Max Planck’taki meslektaşı Svante Paabo 30 Eylül’de bulguları Nature’da yayımladılar.

Ataları Güney Asya’da -bilhassa Bangladeş’te- yaşayan insanların yarısı ve günümüzde Avrupa’da yaşayan insanların aşağı yukarı %16’sı şu anda Neandertal mirasın bir kısmını taşıyor.

Bu riskli DNA, genom ilişkilendirme araştırmalarında Covid-19 için risk faktörü olarak tanımlandı. 3. kromozomdaki bu parça, neredeyse hep bir arada aktarılan, bu sayede haplotip denen bloklar oluşturan pek çok genetik değişkene sahip. Bu değişkenler, illa ciddi hastalıklara neden olmuyor ama etiketledikleri bir iki genin koronavirüse karşı hassasiyeti artırabileceği düşünülüyor. Araştırmacılar şu anda bu hassasiyete hangi genlerin neden olduğunu bulmaya çalışıyor.

Riskli haplotipi oluşturan 13 genetik değişken içinden 11’inin Hırvatistan’daki Vindija Mağarasında bulunan 50.000 yıllık Neandertalin DNA’sında, 3’ünün de Rusya’da Altay Dağlarında bulunan iki Neandertalde yer aldığı bulundu. Denisovanların ise bu değişkenlere sahip olmadığı görüldü.

Afrikalı olmayanların çoğunda bir kısım Neandertal DNA kalıntısı bulunuyor ama COVID-19’a hassasiyeti artıran haplotipin Doğu Asya’ya geçmediği görüldü. Güney Asyalı atalarımızın bu Neandertal mirası taşıma ihtimali daha fazla. Bangladeş nüfusunun aşağı yukarı %63’ü hastalıkla bağlantılı haplotipin en az bir kopyasına, %13’ü iki kopyasına -biri anneden diğeri babadan- sahip. Onlarda koronavirüse bağlı ölümlerden kısmen bu Neandertal DNA sorumlu olabilir. Mesela Britanya’da yaşayan Bangladeş kökenli insanlarda Covid-19 bağlantılı ölümlerin diğerlerine nazaran iki kat fazla görüldüğü biliniyor.

Zeberg’e göre, Bangladeş’te aynı haplotip, diğer patojenlere, mesela koleraya karşı mücadelede evrimsel avantaj sunmuş olabilir.

Bu sonuçlar elbette Neandertal DNA’sı taşıyanların Covid-19’u daha ağır atlatacağı anlamına gelmiyor. Doğu Asyalılar genelde daha çok Neandertal DNA’sına sahip ama bu riskli halotip onlara aktarılmamış. Çin’de ve Doğu Asya’da binlerce kişi bu halotipe sahip olmasa da COVID-19’dan yaşamını yitirdi. Afrika kökenli insanlarda Neandertal DNA’sı neredeyse hiç yok ama COVID-19’dan yaşamını yitirme riski altında olanlar daha ziyade onlar. Genetik mirastan ziyade diğer toplumsal koşullar bunu belirliyor.

Capra da bunu vurguluyor. “COVID-19 söz konusu olduğunda, genetik bileşenler elbette önemi ama toplumsal ve diğer çevresel faktörler risklerin ve bunların ciddiyetinin belirlenmesinde çok daha önemli.”


 

Exit mobile version