Site icon Terrabayt

Viral Politik Ekoloji


Doğayı denge halinde pasif bir sistem olarak düşünme psikolojisi, koronavirüsün sorunsallaştırdığı şeydir.

Yayılan koronavirüs pandemisi haftalardır gündemi işgal ediyor. Birçok sıradan gözlemci, İtalyan hükümeti gibi hükümetlerin, insan patojenlerinin uzun tarihi göz önünde bulundurulduğunda öldürücülük açısından hiç de öyle ilk sıraya yerleşmeyecek olan bir patojenin bulaşmasını engellemek için kendi ekonomilerini bile isteye felç edeceklerinden kuşkulanıyor. Bununla birlikte, halk sağlığı uzmanı veya epidemiyolog olmayan herkes için mevcut önlemlerin gerekliliğini ve/veya etkinliğini değerlendirmek oldukça zor. Bunu bir kenara bırakarak, virüsün yine de çok bariz bir şekilde ortaya çıkardığı bazı soruları ve açtığı kimi çatlakları göstermeyi inanılmaz ilginç buluyorum. Aklımda aslen üç şey var: insanın mikroskobik yaşamla ilişkisi, büyük ölçüde modası geçmiş doğa kavramımız ve bizzat insan yaşamının değeri. Her biri hakkında sırasıyla bir şeyler söyleyeceğim.

Modern yaşam, birçok kişiye toplumların kendi mikroskobik ortamlarından temelden ayrı olduğu düşüncesini kanıksatmıştır. Yeni bir virüsün ortaya çıkışı bu varsayımın yanlış olduğunu gösteriyor.

Dikkat çeken ilk şey, en azından genellikle dikkatlerden kaçan tabiatını ortaya çıkarmak açısından, toplumsal organizasyon ile mikroskobik yaşam arasındaki ilişkidir. Modern yaşam, birçok kişiye toplumların kendi mikroskobik ortamlarından temelden ayrı olduğu düşüncesini kanıksatmıştır. Yeni bir virüsün ortaya çıkışı bu varsayımın yanlış olduğunu gösteriyor. Memeliler ailesinin parçası olarak insan hayvanlar olmaktan hiçbir zaman çıkmadık ve virüs açısından bir yarasa kolonisiyle bir insan şehri arasında hiçbir fark yok. Hayvan doğalarımızdan uzaklaşan modernite aslında insan toplumlarını viral yaşam için çok çok daha davetkâr yerler haline getirdi. Daha önce ne bu kadar çok evcil hayvanla bir arada yaşamıştık ne de bu kadar çok vahşi hayvanı öldürmüş ve tüketmiştik: bu tür ilişkiler mikroskobik yaşamın doğal laboratuvarında mükemmel açılımlardır. Seyahatin ve ticaretin artışı büyük ölçüde virüslerin lehinedir.

Demek ki, batılılaşmış toplumlar (tarihin bu noktasında neredeyse her toplum) bu yeryüzü çorbası ile bağlarını çoğaltırken, kendilerini dinamik bir yeryüzünün karmaşık yaşamından gitgide daha fazla uzaklaşmış bir halde tahayyül ettiler. Küresel sermayenin her genişlemesi, icat edilen her yeni ürün, dünyanın çevresinde bilmem kaç kez gönderilen her paket, öncesinde birbirinden ayrı olan yaşam biçimleri arasında her defasında yeni bir bağlantı kurar. Yeni bağlantıları böylece keserek makroskopik yaşamın geniş alanlarını yok etmeye devam ettikçe, mikroskopik yaşamın gelişmesi için de yeni koşullar yaratıyoruz.

Ekolojistler, onlarca yıl önce, doğa ve ekosistem düşüncesinde mevcut denge teorilerini revize etmiş olsalar da doğanın bir şekilde dengede olduğu, gösterilebilen ve doğru bir şekilde ölçülebilen parçalara sahip bir sistem gibi oluştuğu, dolayısıyla topluma dışsal olarak kontrol edilebilir olduğu fikri her zamanki gibi çok güçlü. Virüs bu resmin yetersizliğini ortaya koyuyor.

Bu hiç de öyle yeni bir şey değil. Şu anda ilginç olan, aklı başında her gözlemcinin uzun zamandır beklediği bir durum karşısında duyulan o samimi paniği fark etmektir. Hem hükümet hem vatandaş düzeyinde hissedilen bu kuşku, virüsün ışık tuttuğu başka bir yarığın semptomudur: batının hakim doğa kavramı ile doğanın değişik biçimlerdeki ampirik tezahürleri arasındaki fark. Ekolojistler, onlarca yıl önce, doğa ve ekosistem düşüncesinde mevcut denge teorilerini revize etmiş olsalar da doğanın bir şekilde dengede olduğu, gösterilebilen ve doğru bir şekilde ölçülebilen parçalara sahip bir sistem gibi oluştuğu, dolayısıyla topluma dışsal olarak kontrol edilebilir olduğu fikri her zamanki gibi çok güçlü. Virüs bu resmin yetersizliğini ortaya koyuyor.

Doğal dünya karşısındaki cehaletimiz çok büyük, ayrıca bildiklerimiz psikolojik rahatlık veren düzen ve denge örüntülerine kolayca uyuyor. Ancak doğal dünya dediğimiz şey dinamizmin ve değişimin prototipidir. Evrimsel tarih boyunca, yok oluş ve yeni yaşam biçimlerinin yaratılması kural olagelmiştir. Bunu söylemek tehlikeye attığımız mevcut yaşam biçimlerine karşı sorumluluğumuzu asla azaltmaz. Aksine, bu “doğal sistemin”, kuşkusuz dinamik olsa da, bir anlamda, bir tür denge halinde olduğu ve bunun insan yaşamına faydalı olduğu fikrini sorgulamaktır. Bu, aynı zamanda, doğanın pasif, sadece madde olduğu fikrini de sorgulamaktır.

Modern toplumlar, temelin hareket etmeyeceği beklentisine dayanır. Şimdiki zamanın paradoksu, insanların gezegen üzerindeki artan (kapitalist türden) hâkimiyetinin, tam da sözde hâkim olmamız gereken doğanın aktivitesini de artırmasıdır. Antroposen insan çağı değil, insanların çok daha şiddetli ve aktif bir doğaya uyandığı, korku içinde hayvanlar haline geldiği çağdır.

Yeni bir virüsün ortaya çıkması şok edici, çünkü doğanın pek çok biçimde her zaman aktif, hatta hiperaktif olduğunu gösteriyor! Buzulların, okyanusların, atmosferin, durağan madde olduğunu düşündüğümüz her şeyin hareket ettiğini öğrendiğimizde benzer bir panik hissediyoruz. Modern toplumlar, temelin hareket etmeyeceği beklentisine dayanır. Şimdiki zamanın paradoksu, insanların gezegen üzerindeki artan (kapitalist türden) hâkimiyetinin, tam da sözde hâkim olmamız gereken doğanın aktivitesini de artırmasıdır. Antroposen insan çağı değil, insanların çok daha şiddetli ve aktif bir doğaya uyandığı, korku içinde hayvanlar haline geldiği çağdır. Bu, aynı zamanda, kendi hiperaktivitemizin, sadece çöküşün farklı biçimleri (ekonomik krizler ve salgınlar, şimdiye dek örneğin karbon salımlarımızı azaltabilen tek olaydır) tarafından kesintiye uğratıldığı dönemdir.

Doğayı denge halinde pasif bir sistem olarak düşünme psikolojisi, koronavirüsün sorunsallaştırdığı şeydir. Her yıl insan hayatını etkilediğini zaten bildiğimiz binlerce patojen açığa çıkıyor. Örneğin mevsimsel grip, her zaman değişmekte ve evrimleşmektedir, bu sebeple insanlara her yıl uygulanan aşı olsa olsa bilgiye dayalı bir tahminden ibarettir. Bazen işe yarar, bazen yaramaz, çünkü başka bir grip türünün ortaya çıktığı yıllar olur. Bu açıdan bakıldığında, koronavirüsün en belirgin özelliği yeni olmasıdır. Başka bir deyişle, doğal sistemde var olageldiğini hesaba kattığımız şeyi değiştirir. Hâlihazırdaki krizin en olası sonu, virüsün alışkanlık yoluyla doğada olageldiğini hesaba kattığımız şeyin bir parçası haline gelmesi, böylece bir dereceye kadar kabul edilir olmasıdır. Bu da bizi son noktaya getiriyor.

Yeni bir yaşam biçiminin polise akın etmesi, politik topluluğa dair fikirlerimizin nasıl da insan yaşamını ve ölümünü denetleme biçimlerimiz olduğunu gösteriyor.

Medya takıntılı bir biçimde koronavirüs ölümlerini sayarken –genelde zaten sağlık sorunlarına sahip insanlar yaşamını yitirdiğinden belirsizlikle dolu bir alıştırmadır bu –  genel tutum her yaşamın önemli olduğu yönündedir. Bu övgüye değer. Virüs, yaşlıları ve kronik rahatsızlıkları olanları orantısız bir şekilde etkileme eğiliminde, ancak her yaşam bütünüyle aynı şekilde önemli olduğundan, herhangi bir yaşamı kurtarmak için her türlü önleme izin verilir. Bu, batı entelektüel tarihinin bir parçası olan insan haysiyeti ve insanın doğuştan değerli olduğu fikrinden beslenir. Sorun ise virüsün aynı zamanda başka bir şeyi göstermesi, sanki bunun bir daha gözümüze sokulmasına ihtiyacımız varmış gibi: doğuştan değerli insan, homo sapiens türünün üyesi değil, daha ziyade, bir ulusun vatandaşı anlamına geliyor. Yeni bir yaşam biçiminin polise [kente -ç.n.] akın etmesi, politik topluluğa dair fikirlerimizin nasıl da insan yaşamını ve ölümünü denetleme biçimlerimiz olduğunu gösteriyor.

Önemli olan yaşlılar, ulusal olanlardır. İtalya yaşlı insanların hayatlarını korumak için kendini kapatırken binlerce Suriyeli çocuk Avrupa sınırlarında ölüyor. Ama onlar göçmen, onlar bizim sorumluluğumuzda olmayan hayatlar olarak inşa ediliyor. Bu nedenle, yaşlı hastaları kurtardığımız için sırtımızı sıvazlamak yerine, koronavirüs kimin yaşamının değerli olduğuna dair tanımımızın ulusal aidiyet gibi keyfi kavrayışlara bağlı olduğunu gösteriyor. Ulus fikri, (birey anlamında) ulusa ait olmak ve (yabancı olarak) göçmen olma fikirleri olmadan tek başına hiç bir anlam ifade etmez. Dahası bu fikirler, kimin etkilenebileceğine ve onların zaten ne ölçüde önemli olduğuna bağlı olarak virüsü farklı biçimlerde aktive ederler.

Günümüzün viral politikaları, kimilerine küçük düşürücü bir hayvan mefhumu dayatırken (göçmenler ‘hayvanlar gibi yaşayabilir’), kimilerinin memeli grubuna mensup olduğunu inkâr ediyor (vatandaşlara hiçbir şey etki etmez).

Avrupa sınırlarında kötü koşullarda yaşayan mültecilere koronavirüs bulaştığını farz edelim. Göçmenler artık sağlığımızı tehdit ettiğinden, Avrupa hükümetlerinin buna yanıtı sınırları daha da sıkılaştırmak olacaktır. Göçmenlerin hastalık yayan insanlar oldukları fikri sonuçta yabancı düşmanlığı kadar eski. Fakat çok daha olası sonuç, her bir ölümü kayıt altına almayı ya da olası her yaşamı kurtarmak için olağanüstü önlemler almayı umursamadan virüsün bu kırılgan popülasyon üzerinden yayılmasıdır. Günümüzün viral politikaları, kimilerine küçük düşürücü bir hayvan mefhumu dayatırken (göçmenler ‘hayvanlar gibi yaşayabilir’), kimilerinin memeli grubuna mensup olduğunu inkâr ediyor (vatandaşlara hiçbir şey etki etmez). Belki de, canlı bir gezegende politik hayatı politik hayvanlar olarak yürütmekte iyi olsaydık, mikrobik yaşamın çeşitliliğiyle başa çıkmakta daha donanımlı olurduk.


The Civil Animal sitesinde yayımlanan yazıyı Bermal Küçük Türkçe’ye çevirdi, Öznur Karakaş çeviriyi redakte etti.

Exit mobile version