Site icon Terrabayt

Neden Romalı Bir Filozofun Ölüm Korkusuna Dair Görüşleri Koronavirüsü Yayılırken Önem Taşıyor?

 


Yeni koronavirüsü küresel ölçekte yayılırken, hastalığa ve ölüme dair korkular, pek çok kişinin aklını epey meşgul etmeye başladı.

Araştırmalar, ölüm kaygısının kişinin bağışıklık sistemini zayıflattığını ve bizleri enfeksiyonlara karşı daha kırılgan kıldığını gösteriyor.  

Bu korkular genelde diğerlerinin iyiliğini ciddiye almamaya neden olabiliyor. Örneğin, dünya çapında, tuvalet kâğıdı ve el temizleyici gibi temel malzemeler istifleme yüzünden tükenmiş durumda.

İsa’dan önce birinci yüzyılda yaşayan Romalı şair ve filozof Lucretius, ölüm korkumuzun, topluma zarar verme ihtimali olan irrasyonel inançlara ve edimlere yol açabileceğinden endişe ediyordu. Lucretius’un etik kuramı üzerine henüz kitabı çıkmış olan bir filozof olarak, öngörülerinin nasıl da gerçek olduğunu fark etmeden edemiyorum.


Lucretius ve İnançları

Lucretius, Tanrı’lara veya ruhlara inanmayan bir materyalistti. Doğanın tamamının, her daim değişen maddeden yapıldığını düşünüyordu.

Doğada hiçbir şey statik olmadığından, her şey nihayetinde sona erer. Ölüm, Lucretius’a göre, eski olandan yeni yaşamın ortaya çıkmasına izin verir.

Lucretius, “Şeylerın Doğası Üzerine” isimli kitabında, ortada acil bir ölüm tehlikesi olmadığında, insanların ölümden daha az korktuğunu söyler. Ancak başlarına hastalık ve tehlike geldiğinde insanlar korkuya kapılır ve ölümden sonrasını düşünmeye başlarlar.

Lucretius ayrıca ölüm korkusunun insanların toplumsal ayrımlar oluşturmalarına neden olabileceğini de söyler. İnsanlar ölmekten korktuğunda, başkalarından el etek çektiklerinde, tehlikeyi, hastalıkları ve ölümü kendilerinden uzak tuttuklarını düşünebilirler.

Lucretius, bazı insanların, bedenlerini terk eden ruhların maddi olmadığını veya iyiliksever bir Tanrı olduğunu hayal ederek kendilerini yatıştırabildiğini söyler. Diğerleri ise, filozof Todd May’in “Ölüm” isimli kitabında iddia ettiği üzere ölümden sonra sonsuz bir yaşam olduğunu hayal edebilir.

Ölüm korkusu yüzünden insanlar, bedenden ve maddi dünyadan daha önemli olan ölümsüz bir ruh fikrinde huzur bulabilir.


Korku ve Toplumsal Ayrımlar

Ancak Lucretius’a göre, böylesi inançlar, etik bir tehlike barındırır, bu etik tehlike, insanların aslında hiç de önemli olmayan bir şey için endişelenip durmasına neden olma ihtimalleridir.

Lucretius, bu korku ve endişenin yaşamdaki her şeye sirayet ettiğini söyler. “Hiçbir hazzın temiz ve saf kalmasına izin vermez”, hatta bunun “yaşamdan nefret etmeye” neden olabileceğini de belirtir. Araştırmalar, ölüm kaygısının kişinin bağışıklık sistemini zayıflattığını ve bizleri enfeksiyonlara karşı daha kırılgan kıldığını gösteriyor.

Lucretius ayrıca ölüm korkusunun insanların toplumsal ayrımlar oluşturmalarına neden olabileceğini de söyler. İnsanlar ölmekten korktuğunda, başkalarından el etek çektiklerinde, tehlikeyi, hastalıkları ve ölümü kendilerinden uzak tuttuklarını düşünebilirler.

Mesela Çin’de, yetkililer koronavirüsünün yayılmasını kontrol altına almaya çalışırken, kırsal kesimde yaşayan göçmen işçilerin karantina altındaki şehirlere girişi engellendi, bu işçiler dairelerinden kovuldu ve fabrika sahipleri tarafından işten çıkarıldı.  

“İşte bu yüzden sahte korkuların saldırısı altında kalan insanlar uzaklara kaçma ve kendilerine çekilme arzusu duyar,” der Lucretius.

Bu olgu, terörün idaresine dönük araştırmalarda ziyadesiyle kanıtlanmıştır. Ölüm korkusu, dezavantajlı gruplardan kaçma arzusuna neden olabilir.

Mesela Çin’de, yetkililer koronavirüsünün yayılmasını kontrol altına almaya çalışırken, kırsal kesimde yaşayan göçmen işçilerin karantina altındaki şehirlere girişi engellendi, bu işçiler dairelerinden kovuldu ve fabrika sahipleri tarafından işten çıkarıldı.

Almanya’da marketlerde raflar boşaldı.

ABD’de, yoksul işçilerin okullar kapandığında evden çalışma lüksü yok, ayrıca hastalık izni almaya veya doktora gitmeye paraları yetmiyor. Bu yüzden kendini yalıtmaya ekonomik gücü yetenlere nazaran daha kırılgan bir durumdalar.

Asyalı Amerikalılar da koronavirüsünün yayılmasının ardından daha çok ayrımcılığa maruz kalıyor. Enfeksiyon korkusundan artık daha az kişi Çin lokantalarına gidiyor. Asyalı Amerikalı çocuklarsa okulda ırkçı ifadelere maruz kalıyor.


Sağlığınızı Korumaya Odaklanın

Lucretius’a göre ölüm korkusu irrasyoneldir çünkü insanlar öldüklerinde artık üzgün olamazlar, Tanrıların yargılarına veya ailelerin acımasına maruz kalmazlar; hiçtirler artık. “Ölüm bize bir hiçtir”, der.

Ölümden korkmamak dile kolay. İşte bu yüzden, Lucretius’a göre, hayatımızda karşımıza çıkan en mühim etik güçlük ölümden korkmamak.

Ölümden sonra ne olabileceğini düşünüp endişe etmektense Lucretius insanlara sağlıklı kalmaya odaklanmalarını ve diğerlerine sağlıklı kalmaları için yardımcı olmalarını tavsiye eder.


Denver Üniversitesi’nde Doç. Dr. Thomas Nail’in The Conversation’da yayımlanan yazısını Öznur Karakaş Türkçe’ye çevirdi.

Exit mobile version