Site icon Terrabayt

Femtech Ne Ölçüde Kadın-dostu?

Menstrüasyon döngüsünü takip eden uygulamalar, uyku düzenini takip eden uygulamalar, fitness ve diyet uygulamaları bir zamandır hayatımızın bir parçası haline geldi. Bu alanda düzenlemelerin olmaması, dolayısıyla mevcut uygulamaların sunduğu bilgilerin doğruluğuna dair haklı şüpheler, veri güvenliğine ilişkin kaygılar femtech alanında giderek artan eleştiriler arasında yer alıyor.

Bir zamandır Flo uygulamasını birebir takip eden bir teknoloji okuru olarak sık sık buraya girdiğimiz verilerle tam olarak ne yapıldığını merak ederim. Kullananların bildiği gibi bu aplikasyon; ne kadar su içtiğimiz, spor yapıp yapmadığımız, diyetimiz, cinsel aktivitemiz dahil olmak üzere oldukça mahrem alanlarda yüklü miktarda veri topluyor. Bu verilerle tam olarak ne yapıldığını veya bu ve benzeri tahminlerin ne kadar doğru olduğunu bilmiyoruz. Aslında bilakis regl takip eden aplikasyonların başarısız olduklarına dair bilgiler de mevcut.

The Medical Futurist isimli dergide çıkan bir haber, fitness aplikasyonlarının, regl döngüsünü takip eden aplikasyonların ve takılabilir aplikasyonların oldukça başarısız olduğunu ifade ediyor. Sebebi elbette şaşırtıcı değil: bu teknolojiler ekseriyetle erkekler tarafından tasarlanıyor ve geliştiriliyor, müstakbel kullanıcılarına da danışılmıyor. Aynı haberde bu alanda araştırmaların çok az olduğu, mevcut araştırmaların yeterince fon almadığı ve pek de anlaşılmadığı öne sürülüyor.

Menstrüasyon takibi gerçekten de oldukça hızlı gelişen bir piyasa, ancak mevcut aplikasyonların aslında ne kadar işlevsel ve kadın-dostu olduğu şüpheli. Moglia et al.’in (2016) Obstetrics & Gynecology dergisinde yayımlanan araştırmasında, sağlık kategorisinde yetişkinler arasında en popüler dördüncü, ergen kadınlar arasında en popüler ikinci uygulama Glow, Clue ve Flo gibi menstürasyon izleyiciler. Glow’un en az 16 milyon, Clue’nun ise 10 milyon civarında kullanıcısı var. Glow’u, PayPal’dan Max Levchin’in diğer dört adamla beraber kurduğunu duyduğumuzda resim daha da netleşiyor: Bu yükselen piyasanın değerini fark eden dijital teknoloji devlerinin erkek yöneticileri, kadınların mahrem hayatının her türlü ayrıntısının üstelik onlara pek de fayda sağlamayacak şekilde verileştirilmesini “onların yararına” teşvik ediyor.

Bir fitness aplikasyonu olan Fitbit menstürasyon izleme opsiyonunu 2018 gibi geç bir tarihte uygulamaya soktu ve bu geç kalmış uygulama şirketin en çok talep gören hizmetlerinden biri haline geldi. Ancak kadınların büyük bir kısmı aplikasyona sadece 10 güne kadar regl girilmesini öfkeyle karşıladı. Uygulamanın karşılaştığı bir başka sorun da menstrüasyon esnasında kadınların yaşadığı olumsuz durumları beş seçenekle sınırlandırmasıydı: kramp, akne, baş ağrısı, göğüslerde hassasiyet veya ‘hasta’ hissetme. Bunların yetersiz olduğunu, ayrıca termometre ikonuyla kastedilen ‘hasta’ olmanın ne olduğunu anlamadığını belirtti kadınlar. Mühendislik ve Teknoloji Enstitüsü çeşitlilik ve kapsayıcılık biriminin başında bulunan Jo Foster, “Bu uygulamanın tasarlanmasına kaç kadın katıldı bilmiyorum ama bu durum yine tasarlama süreçlerine daha fazla kadının dahil olması gerektiğini gösteriyor,” diyor. Gerçekten esas kullanıcılara sormadan ekseriyeti erkek tasarımcıların elinden çıkan bu uygulamalar hakkında şikayetler bitmiyor.

Kaitlyn Tiffany, 2018 yılında Vox dergisine yazdığı makalede, beklenmedik bir hamiliğin ardından kürtaj olduğunda kullandığı uygulamanın kürtaj sonrası bir buçuk ay boyunca bir türlü resetlenmediğini, resetlendikten sonra ise bir daha asla menstrüasyonunu normal bir şekilde giremediğini anlatıyor: Uygulama son menstrüasyon döngüsünün normalin en az iki katı fazla sürdüğünü düşünerek bütün ayarları bu veriye göre düzenlemiş. Tiffany uygulamayı silip yeniden yüklemek zorunda kaldığını belirtiyor.

2015-2018 yılları arasında tahmini 1 milyar dolarlık bir yatırım alan bu endüstrinin kadınların gerçek ihtiyaçlarına karşı bu kadar kör kalması şaşırtıcı. Tiffany “femtech” olarak anılan piyasanın 2025 yılına kadar 50 milyar dolar değerinde olacağının öngörüldüğünü söylüyor, ancak küresel ölçekte yatırımcıların parasının sadece yüzde 10’u kadınların başı çektiği start-up’lara aktarılıyor. Tiffany’nin makalesinde belirttiğine göre, Apple’da liderlik pozisyonlarında kadın oranı sadece %29, teknoloji pozisyonlarında bu oran sadece %23. Ayrıca bu kadınların neredeyse tamamı beyaz. Tiffany, söz konusu uygulamaların menstrüasyon döngüsünü takip etmek isteyen kadınlar için değil “pazarlamacılar, erkekler, varsayımsal doğmamış bebekler için belki de en tuhafı bir tür gönüllü denetleme olarak” tasarlandığını öne sürüyor. Bu noktada sorunlardan biri de Tekniken Hatalı: Cinsiyetçi Aplikasyonlar, Önyargılı Algoritmalar ve Toksik Teknolojinin Diğer Tehditleri isimli kitabın yazarı Sara Wachter-Booettcher’in de dediği gibi kadın sağlığını takip etmek için “üçüncü taraf” olarak adlandırılan pek çok başka uygulamanın da kullanılmak zorunda olması.

2016 yılına gelindiğinde tutarlı bilginin ve herhangi bir mevzuatın olmadığı bir ortamda söz konusu uygulamaların hızla artmasıyla birlikte Columbia Üniversitesi Tıp Merkezi bu alanı araştırmaya başlıyor. 108 ücretsiz uygulamayı inceleyen araştırmacılar “Akıllı telefonlara menstrüasyon döngüsünü takip etmek için yüklenen uygulamaların çoğunun -%95- doğru olmadığı” sonucuna varıyor.

Ida Tin’in Berlin’de kurduğu Clue bu açıdan daha profesyonel bir opsiyon. Bilimsel kaynaklara dayanan bu uygulama, kadın sağlığı konularında uzmanların sunduğu bilgileri de içeriyor. Flo’nun da böyle bir bloğu mevcut. Ancak sorun değişmiyor: Clue da kadınlar için tasarlanmamış. Cornell Üniversitesi’nden Karen Levy, “Bu uygulamaların tasarımı kadınların ihtiyaçlarını geniş bir yelpazeden ele almıyor,” diyor. Tiffany’nin deneyimine benzer şekilde onun uygulaması da hamileliği “yüzlerce gün süren regl” gibi kaydetmiş.

Bir de veri koruma ile ilgili sorunlar var ki insana gerçekten bu uygulamaları kullanmaya değer mi diye sorduruyor. Alisha Haridasani Gupta ve Natasha Singer, Flo’nun veri gizliliğine dair vaadini yerine getirmediğini belirtiyor. “Üçüncü taraf”larla paylaşılan veriler meselesi burada da devreye giriyor. 2016 ila 2019 yıllarında Flo’yu idare eden şirketin kullanıcılarının bazı mahrem bilgilerini Facebook ve Google gibi pazarlama ve analiz şirketlerine verdikleri ortaya çıktı. Federal Ticaret Komisyonu bu konuda 2021 Ocak ayında bir şikâyette bulunarak şirketin kullanıcılarını yanlış yönlendirdiğini düşündüğünü belirtti. Buna göre Flo’nun veri-paylaşım pratiklerinin “şahsi sağlık bilgilerinin kapsamlı bir biçimde -reklam amaçlı da- kullanılmasına” izin verdiği iddia edildi.

O halde bu veriler gerçekten kadınlara uygun değilse, mahrem verilerimiz de ziyadesiyle korunmuyorsa neden bu uygulamaları kullanalım? İşin öz-denetim boyutuna bu noktada bir kez daha değinmekte fayda var. Karen Levi Iowa Law Review dergisine 2015 yılında yazdığı bir makalede “mahrem denetim” ifadesini kullanıyor. Mahrem verilerin bu şekilde toplanmasının devletin kamu sağlığı yetkililerinin işi olmaktan çıkıp elinde akıllı telefon olan her kadının işi haline gelmesinden bahsediyor. Bunun biyo-politik çıkarımları üzerine düşünmeye gerçekten de değer. Özel yaşamın en mahrem anlarını denetleme, günü gününe bir uygulamaya kaydetme, kim tarafından hangi amaçla kullanıldığını bilmeden verileştirme gerçekten de üzerinde durulması gereken ilginç bir “kendilik” inşası süreci. Levy buna romantik ve cinsel davranışların “verileştirilmesi” diyor. Onun da dediği gibi, “ölçüm edimi asla nötr değildir. Her ölçüm ve sınıflandırma teknolojisi belli bilgi ve deneyim biçimlerini meşrulaştırırken, diğerlerini görünmez kılar.”

 

 

Exit mobile version