Site icon Terrabayt

Yok Oluş, İsyan, Mutluluk


  1. Görünmez El Bizi Boğuyor

 “Görünmez El,” (neo) klasik ekonominin en kalıcı mitolojilerinden biridir. Büyülü gücü, -elbette- herkesin piyasa aracılığıyla kendi çıkarına göre hareket ettiği sürece toplumsal faydanın maksimize edilmesini temin etmektir. Peki ya Görünmez El bundan daha az mülayim ise? Son zamanlarda ABD’den gelen polis vahşeti imgeleri, bunun, -kapitalizm dediğimiz Ponzi şemasını oyunda tutan- Görünmez Elin işi olup olmadığını merak etmeme neden oldu. Belki de birkaç yıl önce partnerimin kapısını çalıp eski “veya başka” bir borcun anında ödenmesini isteyen Görünmez El’di. Belki de Rio Tinto adına Juukan Boğazı’ndaki Puutu Kunti Kurrama ve Pinikura halkının 46.000 yıllık kutsal mağaralarını yok eden acımasız patlamayı yapan Görünmez El’di. (The Invisible Hand [Görünmez El], Lara Luna Bartley’in sanat projesi @ MoneyLab # X).

Gunther Anders, We, Sons of Eichmann adlı metninde, teknoloji insanlığın önüne geçtiğinde Nazizm modelinin mükemmelliğine ulaşacağını yazar. Auschwitz, endüstrileşmiş imha yönetiminin ilk deneyiydi, bugün de teknoloji ve ırkçılığın birleşik güçleri, gezegen ölçeğinde bir Endlosung tertip ediyor.

Gunther Anders’in Hiroşima ve Nagazaki’den sonraki yıllarda çoktan öngördüğü üzere Görünmez El insanlığı apaçık boğuyor. Anders, We, Sons of Eichmann adlı metninde, teknoloji insanlığın önüne geçtiğinde Nazizm modelinin mükemmelliğine ulaşacağını yazar. Auschwitz, endüstrileşmiş imha yönetiminin ilk deneyiydi, bugün de teknoloji ve ırkçılığın birleşik güçleri, gezegen ölçeğinde bir Endlosung tertip ediyor. Anders’in yazdığı gibi:

“Reich’ın gelecekte salacağı dehşetin, dünkü Reich’ın dehşetini büyük ölçüde gölgede bırakmasını bekleyebiliriz.  Çocuklarımız veya torunlarımız bir gün o mükemmel ‘ortak-mekanikleşme’ hallerinden duydukları gururla, dünkü imparatorluklarında bin yıllık Reich’ın muazzam yüksekliklerinden aşağı, sözde ‘üçüncü’ Reich’a baktıklarında, şüphesiz bu onlara sadece ufak bir taşra deneyi gibi gelecek.” (We Sons of Eichmann).

Bu korkunç öngörü gerçek oluyor. Anders’e göre imha otomasyonu, Nazi makinesinin sunduğu asıl katkıdır ve bizim postmodern ve post-endüstriyel çağımızda, makineleşmiş imha projesi, Hitler çağından çok daha büyük bir ölçekte uygulanabilir.

2. 1970’lerde Göremediklerimiz

Geçen yüzyılın ikinci yarısında reşit olan aktivistler, bir zamanlar Nazizmi örnekler nitelikteki bir vahşetin geri dönüşüyle karşılaşmaya hazır değillerdi. Fakat yeni yüzyılda, bu vahşet geri döndü: Trump yönetimi, göçmen çocukların ailelerinden ayrılması gibi korkunç olayları yeniden sahneledi, tüm dünyada bilhassa göçmenlere yönelik sayısız insanlık dışı şiddet eylemlerinden biriydi bu.

O günlerde dahil olduğum İtalyan Otonomist hareket; emek, teknoloji ve sınıf bileşimi alanındaki mevcut dönüşümün birçok yönünü öngörmüş olsa da esasen ekonomik büyümenin tükenmesini öngöremedi, faşist özneleşmenin kalıcı dinamiklerinden de bir o kadar bihaberdi.

Ekonomik Büyümenin Sınırları (1971) üzerine raporun yayınlanmasına rağmen, fiziksel çevrenin çöküşünün sebebiyet vereceği uzun vadeli etkilerin farkına varmadık, ne de zihinsel enerjilerin dizginsizce sömürülmesinin neden olduğu ruhsal çöküşün etkilerini tam olarak anladık.

O günlerde dahil olduğum İtalyan Otonomist hareket; emek, teknoloji ve sınıf bileşimi alanındaki mevcut dönüşümün birçok yönünü öngörmüş olsa da esasen ekonomik büyümenin tükenmesini öngöremedi, faşist özneleşmenin kalıcı dinamiklerinden de bir o kadar bihaberdi.

Çağdaş hareketin stratejileri ve şu anda ihtiyaç duyulan taktik direniş biçimleri üzerine kafa yormak istiyorsak, 1970’ler İtalya’sında geçen deneyimimin tüm bunlara bir yararı olacağını düşünmememin nedeni tam da bu.

Aşağıdaki notlarda pandeminin yol açtığı çöküşün açığa çıkardığı yok oluş ufkunun içinden otonom özneleşme olasılığını yeniden değerlendirmeye çalışıyorum.

3. Sarsılma

2019 sonbaharında, bir sarsıntı gezegenin bedenini salladı: Hong Kong’dan Bogotà’ya, Barselona’dan Beyrut’a, Quito, Bağdat, La Paz, Santiago ve Valparaiso’ya gençler, çoğu işsiz ve güvencesiz işçiler bir tür küresel ayaklanma halinde sokaklara döküldü. Bu ayaklanmada ortak bir strateji, ortak hedefler yoktu. Ancak ortak olan şey boğulma hissi, dayanılmaz bir ıstırap duygusu, “nefes alamıyorum” kelimeleriyle ifade edilen umutsuzluk duygusuydu. Bu konuda üç film o anı yakaladı: Todd Phillips’ten Joker, Bong Joon-ho’dan Parazit ve Ken Loach’tan Üzgünüz, Size Ulaşamadık.

Derken, sarsıntının ardından çöküş geldi.

2020’nin ilk aylarında yayılan salgınlar bir tür psiko-deflasyon işlevi gördü: küresel makine birdenbire durma noktasına geldi.

Bu çöküntü münferit bir olay olarak değil uzun yıllardır sürmekte olan ve birden birlikte çöken çok sayıda katastrofik sürecin açığa çıkması olarak okunmalıdır: ekonomik durgunluk, çevresel yıkım, tekno-finansal saldırganlığın tükettiği toplumsal organizmanın psişik kırılganlığı ve sinirsel uyarılmanın dijital olarak ivme kazanması.

4. Kıyamet

Etimolojik açıdan bu bir Kıyamettir: İnsanlığın neoliberal ekonomide ayakta kalamayacağının netleştiği bir hakikat anı. Pandemi eşiğinde yavaş yavaş (aslında pek de öyle değil) keşfettiğimiz yeni ufuk nedir? Yok oluş. Hiçbir zaman siyasal sözlüğe ait olmayan bu sözcük, tarihte ilk kez toplumsal imgelemde merkezi bir konuma sahip olmaktadır.

Liberal demokrasi ve neo-tepkisel kimlikleri (ulusal, ırksal, dini, kültürel ve diğer) savunan acı verici hareketler bizleri küresel bir iç savaşa sürükleyecek şekilde birleşiyor: dünyanın bütün ülkelerinde kimlikçi ihtilaflar, göçmenlere yönelik şiddet ve jeopolitik kaos. Neoliberal küreselleşmenin ekonomik saldırganlığı Trump’ın demans-rasisini körükledi: iktidarsızlıklarına, üstünlüklerinin sönümlenmesine kafayı takmış, demanslı yaşlı beyaz erkekler.

Sonunda neoliberalizmin Faşizmin ekonomik stratejisi olduğu ortaya çıktı.

Toplumsal hareketler bu eğilimi ortadan kaldırmak için hiçbir şey yapamaz. Mümkün mertebe fırtınayı atlatmalı, sanal ve fiziksel solunum alanları, kendine dönük terapi, sosyal ve teknik deneyler yaratmalı, bunları çoğaltmalı savunmalıyız.

5. Terapi

George Floyd’un Ku Klux Klan tarafından mavi üniformalar içinde halka açık infazını izleyen ayaklanma aynı anda ırkçılık karşıtı, çok-ırklı ve anti-kapitalist olan ve Birleşik Devletler’in yeni nesiller arası ve ırklar arası proletaryasının, güvencesiz sınıfın boğulan bedeni için büyük bir terapi işlevi gören bir öznelliğin ortaya çıkışına işaret etti.

Salgının ardından, boğulmaktan kaçınmanın tek yolu isyanlar oldu: ayaklanma toplumsal organizma ve toplumsal beyin için ilk yardımdır.

Toplumsal hareketler, liberal (emperyalist) demokrasi ile milliyetçi demans-rasi arasındaki mücadeleye hapsolmamalıdır. Yine de otonom yaşam alanlarının yaratılması için her fırsatı değerlendirmeli ve basit bir kavramı sürekli ileri sürmeli ve hakim kılmalıyız: zenginliğin yeniden dağıtılması cehennemden çıkmanın tek yoludur.

Ama şimdi, güvencesiz toplumsal bedenin parçalanmasına rağmen, stratejik bir hayal gücü eylemi gerçekleştirmeliyiz: Hareketin önümüzdeki dönem için gündemi nedir, özellikle de seçimlerin –kim kazanırsa kazansın– büyük olasılıkla geniş çaplı bir istikrarsızlık ve şiddet dönemi açacağı ABD’de?

Amerikan iktidar mücadelesine mi katılmalıyız yoksa ABD parçalanırken kavganın dışında mı kalmalıyız?

Toplumsal hareketler, liberal (emperyalist) demokrasi ile milliyetçi demans-rasi arasındaki mücadeleye hapsolmamalıdır. Yine de otonom yaşam alanlarının yaratılması için her fırsatı değerlendirmeli ve basit bir kavramı sürekli ileri sürmeli ve hakim kılmalıyız: zenginliğin yeniden dağıtılması cehennemden çıkmanın tek yoludur. Eşitlik, tutumluluk ve servetin yeniden dağıtımı.

6. Çöküş

Devlet ne tür mali önlemler alırsa alsın kapitalist ekonomi yeniden dirilemeyecek. Önümüzdeki on yıl boyunca iyileşme, büyüme ve toplumsal barış görünmüyor. Yine de, kapitalizmin cesedinden kaçamadığımız taktirde bu ceset, artık hiçbir şekilde toplumsal olasılığın dinamiklerine  karşılık gelmeyen kurallarını bize dayatmaya devam edecek.

Bu dönemde, ırkçılığın ve şirket sermayesinin bir noktada birleşen saldırganlıklarına direnirken, hayatta kalmaya çalışırken, pandemik çöküşten ders almalıyız: Tekno-finansal soyutlamanın bütünleşik alanı, virüsün biyolojik maddeselliğiyle parçalandı. Şu anda ihtiyaç duyulan şey parasal soyutlama değil bilgi ve dayanışmanın sunacağı faydalı ürünler: yemek, bakım, eğitim. Beslenme konusunda kendine yeterlik, halk sağlığı önlemleri ve eğitimde özerklik toplumsal hareketin meseleleri olacaktır. Bunun barışçıl bir şekilde gerçekleşmeyeceğini, ekonomik gücün ve faşizmin şiddetinin toplumsal otonomiyi sürekli tehdit edeceğini biliyoruz. Bu nedenle, öz-savunma sorunu her daim göz önünde bulundurulmalı ve denenmelidir.

7. Travma

Şu anda salgın yayılmaya devam ederken büyük şirketler yaygın sıkıntıdan muazzam kârlar elde ediyor ve eşitsizlik jet hızıyla artıyor: küçük bir azınlık insan türünün büyük çoğunluğunun çektiği ıstıraplarla büyüyor.

Bu dilimize, imgelemimize ve gündelik yaşamımıza bir buyruk gibi yerleşmiş bir kuralın etkisidir: paranın hakimiyetine ve her şeyden önce borca tabiyet – süregiden travmanın belki de son verebileceği zihinsel bir tuzaktır bu. Bu travma, kültür, davranış ve kolektif bilinç dışındaki etkileri aşamalı olarak kaydedildiği için uzun bir süre yayılacaktır.

Post-travmatik zihinsel evrimimize göre hareket etmeliyiz: iyileşmek ve aynı zamanda dayanışmayı yeniden canlandırmak zorundayız.

8. İflas

Küresel ekonomi kalıcı bir çöküş durumunda olacağından, toplum piyasadan bağımsız olmayı öğrenmeli ve piyasa dışı hayatta kalma koşulları yaratmalıdır. Ne zaman ve nerede olursa, beslenme, eğitim, sağlık alanında kendine yeterliliğe ve paranın gündelik hayat üzerindeki hakimiyetinin etkisiz hale getirilmesine dönük küçük ve büyük ölçekte deneyler yapmalıyız.

Çeşitli ellerde gerçekleşen kamulaştırma bilimsel olarak organize edilmelidir – gezegen ölçeğinde bir katliamı önlemenin tek yolu servetin yeniden dağıtılmasıdır.

Mümkün mertebe her durumda ve her yerde borçların tanınmadığı beyan edilmelidir. Genel bir iflasın organize edilmesi gerekiyor.

Şu anda bunun bir hüsnükuruntu olduğunu biliyorum.

İnsanların çoğunun kimlik, aidiyet, ulus, ırk alanlarına sığındığını biliyorum … ve bu durum savaşı tırmandırıyor. Geçtiğimiz on yıllarda biriken ve Trump yıllarında şiddetlenen saldırgan enerjiler ataletle bir çatışmaya doğru yönelirken, bu eğilimi durduramayacağımızı biliyorum. Bu fırtınanın tamamen dindirilemeyeceğini biliyorum ancak fırtınadan olabildiğince kaçınmaya ve özerk alanlar yaratmaya çalışmalıyız.

9. Mutluluk

Yok oluş, genç yüzyılımızın ufku olarak ortaya çıktı.

Rahatlayalım ve bu gerçeği kabul edelim, panik yapmayalım. Sonuçta, er ya da geç hiçe dönüşmek her organizmanın kaderidir.

Şimdilik soru şu: yok olmanın ufkunda mutlu bir yaşam mümkün müdür?

Aksi takdirde, mahvolmuşuz demektir, giderek katlanan cehennem gibi bir döneminde ardından çılgın rekabetin ve askeri hamasetin tek sonucu yok oluş olacaktır.

Ama mahvolduğumuzu düşünmüyorum -evet, yok oluşun ufkunda mutlu bir yaşam mümkün.

Bireysel yok oluş hiçbir şekilde yeni bir bakış açısı değil: bireysel ölüm ihtimaline aşinayız. Buna rağmen orada, burada mutlu bir yaşamın koşullarını yaratmayı başardık, değil mi? Öyleyse görev şu: ne olursa olsun mutluluğun koşullarını yaratmak ve çoğaltmak.

Gerçek acımasızdır, ancak kendimiz de acımasızlaşmaktan kaçınmalıyız: Bu bugün, “otonomi” sözcüğünün olası anlamlarından biridir.

Ancak büyük bir azınlık (bir hareket) yok oluşun ufkunda mutlu bir yaşamın mümkün olduğunu gösterebilirse yok oluştan kaçış çizgisi bulunabilir.

23 Ekim 2020


Enoughisenough14 sitesinde yayınlanan bu metni Nalan Kurunç Türkçeye çevirdi, Öznur Karakaş çeviriyi redakte etti.

Exit mobile version