Site icon Terrabayt

Eski Amerika’da Kadınlar da Büyük Hayvanları Avlıyordu


1878 yılında, 10. yüzyıldan kalma üst düzey bir Viking savaşçısının silahlarla dolu mezarı keşfedildiğinde, koca bir yüzyıl boyunca bu savaşçının erkek olduğu varsayılmıştı. Antropologlar, 1970’lerde kemik analizlerinden söz konusu savaşçının dişi olabileceğini ortaya koymuştu aslında ancak bu düzeyde bir savaşçının erkek olması gerektiği inancı bu iddianın önüne geçti. 2017 yılında gerçekleştirilen DNA analizinde bu savaşçının dişi olduğu ortaya çıktı. Araştırmayı gerçekleştiren Hedenstierna-Jonson ve meslektaşları toplumsal cinsiyet rollerinin oldukça katı olduğu Batı toplumunda yetişmiş olan arkeologların sadece erkeklerin savaşçı, asker vs. olabileceğine inanmasının bu bulgunun daha erken ortaya çıkmasının önüne geçtiğini belirtiyor.

Guardian yazarı Holly Norton, bu tarz cinsiyetçi varsayımların kadınları görünmez kılmakla kalmadığını, geçmiş toplumlara dair varsayımlarımızı da belirlediğini belirtiyor. Gerçekten de geçmişi ve o zamana dair verileri şimdinin varsayımları üzerinden değerlendirmek tarih yazımında ciddi bir sorun teşkil eder. Norton, arkeolojide bunun yeni olmadığını belirtiyor. “Alet yapan erkekler” varsayımı, daha 1990’ların başında feminist araştırmacı Joan Gero tarafından sorgulanmıştı. Gero, kapsamlı analizinde, sadece erkeklerin alet yaptığını öne süren modern varsayımın dayanaksız olduğunu ve geçmişe dönük araştırmaları toplumsal cinsiyete dair mevcut varsayımlarımızın şekillendirdiğini öne sürer. Lisbeth Skogstrand ise erkek-merkezli arkeolojinin erkeklere ve erkekliğe dair toplumsal cinsiyet sterotiplerini yeniden ürettiğini ileri sürerek, tarih-öncesi bulguları böyle önyargılı değerlendirmemizin arkasında yatan nedenin sadece kadınların yok sayılması değil erkeklerin cinsiyetsiz ve nötr olduğunu öne süren ataerkil metafizik olduğunu belirtir. Luce Irigaray üzerinden Rosi Braidotti gibi çağdaş feministlerin de belirttiği üzere, Batı metafiziğinin yapısal olarak ataerkil oluşu, nötr, evrensel olarak lanse edilen özne ve insan kategorilerinin aslında erkeğe tekabül etmesiyle ve erkeğe bu nötr konum bahşedilirken asıl cinsiyetlendirilenin kadın olmasıyla ilgilidir. İşte Skongstrand’in de dediği gibi tarih öncesine dair varsayımlarımızın, o dönemden ziyade kadın ve erkek arasında mevcut asimetrik toplumsal cinsiyet ilişkilerini yansıtması, öncelikle standart öznenin bu metafizik uyarınca erkek olmasından kaynaklanır.

“Alet yapan erkekler” varsayımı, daha 1990’ların başında feminist araştırmacı Joan Gero tarafından sorgulanmıştı. Gero, kapsamlı analizinde, sadece erkeklerin alet yaptığını öne süren modern varsayımın dayanaksız olduğunu ve geçmişe dönük araştırmaları toplumsal cinsiyete dair mevcut varsayımlarımızın şekillendirdiğini öne sürer.

Bir yüzyıl boyunca söz konusu Viking savaşçının aslında erkek olmayabileceğini akıl etmeyen arkeoloji biliminde son günlerde bu yönde yeni bir gelişme daha yaşandı. Peru’da And Dağları’nda aşağı yukarı 9000 yıl önce av aletleriyle ve mızraklarla gömülü avcı bir kadının mezarı keşfedildi. Araştırmacılara göre, bu buluş, eski Amerikalılarda erkekler kadar dişilerin de büyük hayvanları avladığını gösteriyor. Kaliforniya Üniversitesi’nden arkeolog Randall Haas, binlerce yıl önce Amerika’da yaşayan seyyar topluluklarda büyük hayvanları avlayanların neredeyse yarısının kadın olduğunu öne sürüyor. Modern avcı toplayıcı gruplarda erkek avcıların başat bir rol oynamasının daha eski topluluklarda da bunun böyle olması gerektiği algısını güçlendirdiği de iddia ediliyor.

Louisville Üniversitesi’nden arkeolog Ashley Smallwood, “[eskiden] büyük hayvanları avlayan kadınların bir istisna olduğunu düşünmeyi bırakmamız lazım. Modern avcı toplayıcı gruplarda görülen toplumsal cinsiyet rollerinin daha önce yaşamış gruplarda da geçerli olduğunu varsayamayız,” diyor.

Haas ise “Batı kültüründeki cinsiyetçi ideoloji, geçmişte kadınların avcı olduğunu daha yavaş fark etmemizi sağlamış olabilir,” diyor ve bu buluş karşısında kendisinin de “maalesef şaşırdığını” itiraf ediyor.

Haas’ın araştırma ekibinin Peru’da çalışmaları 2018 yılında başlamıştı. Wilamaya Patjxa adı verilen yüksek rakımlı bir mevkide yaşayan yerli topluluğuyla iş birliği içinde yürüttükleri araştırmada, altı kişiye ait mezar keşfedildi. Bunlardan birinde 17 ila 19 yaşında genç bir kadının büyük hayvanların avlanmasında kullanılan aletlerle gömüldüğü görüldü. Bunların arasında mızraplar ve başka taş aletler yer alıyordu. Ayrıca burada bulunan tortularda, alpaca ve geyik gibi pek çok büyük boyutlu hayvanın kemik parçaları da bulundu. Başka bir mezarda da yine mızraklarla gömülü 25-30 yaş aralığında bir erkek olduğu görüldü. Her ikisinin de cinsiyeti, dişlerinden alınan dişilere ve erkeklere özgü proteinler üzerinden teşhis edildi.

Durumu daha iyi anlayabilmek için Haas’ın grubu, Amerika’da 6000 ila 12.500 yıl öncesine ait 107 bölgede gömülü 429 kişinin cesedini inceledi. 10 bölgede, büyük hayvanları avlamak için kullanılan aletlerle gömülü avcılardan on birinin kadın olduğu görüldü, 15 bölgede aynı şekilde gömülü bulunan avcıların ise 16’sı erkekti. Bu veriler üzerinden, büyük hayvanları avlayan eski Amerikalı avcıların %30 ila %50’sinin kadın olduğu tahmin ediliyor.


Haberi Öznur Karakaş derlemiştir.

 

 

 

 

 

Exit mobile version