Siberpunk, bilimkurgunun bir alt türü olarak 1990’lardan itibaren gelecek tahayyülümüzü işgal ediyordu. Fakat artık şüphe bırakmayacak şekilde bu işlevinde yetersiz kalıyor. Gelecek tahayyülleri yalnızca siberpunk estetiğince belirlenmiyor. Özellikle İngilizce konuşulan dünyanın dışından bilimkurgu türüne ne tür katkıların yapıldığını öğrenmek için birkaç sene önce bir soruşturmaya girişmiş olan Jay Owens yeni alt-türler öneriyor. Biz de bunlardan bazılarına bakmak istedik.
Çin Bilimkurgusu ve Chaohuan, Ultra-Gerçekdışı
Çinli bilimkurgu yazarı Liu Cixin’in Üç Cisim Problemi adlı romanı, 2015 yılında, “en iyi roman” kategorisinde bilimkurgu ve fantastik edebiyatın en prestijli ödüllerinden Hugo’ya layık görüldü. Cixin’in bu başarısının ardından Çin bilimkurgusu dikkatleri üzerine çekti. Liu’ya göre, Çin’de yaşanan baş döndürücü değişimi en iyi ve en gerçekçi şekilde anlatacak olan tür bilimkurguydu. Alec Asher da benzer şekilde gerçekçi edebiyatın, Çin’in geçirdiği dönüşümün hızını yakalayamadığını söylüyor.
Peki neden ultra-gerçekdışı terimine ihtiyacımız var? Bu terimin kaynağı Ning Keng’in 2016’da yayınlanan bir yazısı. Keng bu türe “chauhuan” ya da “Ultra-gerçekdışı” diyor. Ona göre, modern Çin öyle çılgın ve sıra dışı bir yer ki bunu ifade etmek için yeni bir edebiyat türüne ihtiyacımız var. Bu türde, Latin Amerika’nın büyülü gerçekçiliği Çin’in hızlı dönüşümü ile buluşuyor. Ultra-gerçekdışı, Çin gerçekliğini yakalamaya çalışıyor, ki bu da kurgudan bile tuhaf.
Ultra-gerçekdışının dört özelliği var:
- Güncel olana yönelir ve en tartışmalı toplumsal konumları ele alır. Bunu yaparken edebiyatın sınırları içinde kalarak insanı merkezine alır.
- Felsefi olarak spekülatiftir. Çin’in güncel gerçekliğini doğrudan eleştirmek yerine, paradokslara ve belirsizliklere başvurur.
- Fabl ve alegoriye yaslanır. Gerçekliğin kendisi bir tür fabl niteliği taşımaktadır çünkü.
- Biçim açısından risk alır. Ultra-gerçekdışının bakış açısı son derece karmaşıktır. Yazar, eserini üretirken bu gerçeğin ayırdında olmalıdır.
Batılı okuyucu bu türün “doğrudan” olmadığını fark edecektir diyor, Owens. Çin Komünist Partisi’nin eleştiriler karşısında oldukça tahammülsüz olduğu düşünüldüğünde, bu siyasi bir gereksinim aslında. Rejim, üstü kapalı eleştirileri bile hoş karşılamıyor. Liu Cixin şöyle diyor: “Dünyayı yok etmek sorun değil. Ama Çin’i yok edemezsiniz.” Bu kısıtlamalara rağmen, ultra-gerçekdışı ve Çin bilimkurgusu, Çin’in toplumsal ve siyasal durumunu eleştirmek için en iyi türler.
Ne Okumalı?
Cixin Liu, Three Body Problem (2008), Üç Cisim Problemi (Türkçe Çeviri 2015)
Bu kitap Çin’in Kültür Devrimi zamanında geçiyor. Astrofizikçi Ye Wenjie, Einstein’ın görelilik teorisini öğretmeyi sürdüren babasının bu kurama inandığını ifade ettiği için öldürüldüğüne tanık olur. İnsanlığa duyduğu tiksintiyle, uzaylılarla temas kurmak için yapılmış bir devlet programını kullanarak dünya dışı yaratıkları Dünya’yı istila etmek için teşvik etmeye kalkar. Çin bilimkurgusunun dünya çapında ilgi görmesini sağlayan ödüllü bir roman.
Han Song, 2066: Red Star Over America (2000)
2066 yılında Amerika’nın gücünün gerilediği, Çin’in süper güç olduğu Sinomerkezli bir dünyada geçen bu romanda, Amerika’ya üstün bilgilerini yayması için gönderilen bir grup Çinli Go oyuncusu, pek çok yıkıma ve felakete tanık olur. İlginç bir ayrıntı da bu felaketlerden birinin kehanet-vari bir biçimde (roman 1998’de tamamlanmıştır) İkiz Kulelere yapılan terörist saldırı olması.
Red Star Over America yazarın en iyi kitabı olarak değerlendiriliyor.
Hao Jingfang, Folding Beijing (2012)
2016’da Hugo Ödülünü kazanan Jingfang, aşırı nüfustan dolayı üst, orta ve alt sınıflar olarak birbirinden kesin olarak ayrılmış bir mega şehri anlatıyor. Bu haliyle kuşkusuz bugünün Pekin’ini temsil ediyor. Örneğin, Li Anan, Pekin nüfusunun %35’inden fazlasının Çin’in fakir bölgelerinden gelen göçmen işçilerden meydana geldiğini söylüyor. Bir bilimkurgu eserini iyi yapan şeyin güncel durumu anlatmak olduğunu düşündüğümüzde, bu romanın bunu başardığını söyleyebiliriz. Jingfang’ın bu romanı, Pekin’deki “görünmez” alt sınıfların hikayesini anlattığından iyi bir bilimkurgu romanı.
Malthusçu bir distopya olarak kategorize edebileceğimiz bir kitap.
Afrofütürizm
Yeni bir tür olmamasına rağmen Black Panther (2018) filminin yarattığı başarıdan sonra dikkatleri üzerine çekmeyi başardı. Afrofütürizm türünün önermesi aslında oldukça açık: tıpkı “siyah insanların yaşamı değerlidir” sloganı gibi gelecek kurgumuzda “siyah insanlara da yer olduğunu” vurguluyor. Afrika merkezli alternatif dünya tarihleri, kültürleri ve kozmolojileri kurguluyor. Ayrıca geleceği kurgularken yalnızca hikayeleri ya da tarihi kendi perspektifinden anlatmakla kalmıyor Avrupa/Amerika’nın öteki, geçmiş, şimdi, gelecek hakkındaki anlatılarını eleştirmeyi de hedefliyor.
Ne Okumalı?
Nisi Shawl, Filter House (2008)
Fabl ile geleceğin, hilebaz Afrika tanrıları ile kolonyal maden çıkartıcılığının ve uzay yolculuğu ile ejderhaların iç içe geçtiği on dört kısa öyküden oluşan bir kitap bu. Ursula Le Guin kitabı şöyle övüyor: “Ajala Kapılarının Önünde’nin egzotik ve barok karmaşasından, ‘Ku’nun Tespihleri’ndeki süssüz halk hikayelerinin saflığına dek muhteşem bir biçimde kaleme alınmış olan bu on dört öykü, sizi bir karaltı çemberine alarak kara büyünün dokusuyla saracak.”
Nnedi Okorafor, Who Fears Death (2011), Kim Korkar Ölümden, (Türkçe Çeviri 2019)
Okorafor bu kitapla Dünya Fantezi Ödülleri’ne layık görüldü.
Kıyamet sonrası Afrika’sında, köyünün yıkılmasının ve düşman ordu komutanının korkunç tecavüzünden sonra hayatta kalan bir kadın, ölmeyi umarak çölde amaçsızca dolaşır. Ölmek yerine, saçları ve teni kum renginde bir kız çocuğu dünyaya getirir. Bebeğin farklı ve özel olduğuna kanaat getiren kadın, kızının adını kadim bir dilde “Kim Korkar Ölümden” anlamına gelen “Onyesonwu” koyar. Onyesonwu bir Ewudur, yani tecavüzün meyvesi… Şiddet dolu bir yaşamı olması beklenen, toplum tarafından dışlanan, melez bir çocuk… Fakat Onye büyüdükçe, dikkate değer ve emsalsiz bir büyünün emarelerini açıkça gösterir. Ruhlar âlemine yaptığı bir ziyarette ise dehşet verici bir gerçekle karşılaşır: Güçlü bir adam, onu öldürmeye çalışmaktadır.Muhtemel katilinden kurtulmaya ve varoluş nedenini öğrenmeye can atan Onye; doğayla, geleneklerle, tarihle, gerçek aşkla, kültürünün ruhsal gizemleriyle kucaklaştığı bir yolculuğa çıkar. En sonunda, ona neden bu ismin verildiğini öğrenir: “Kim Korkar Ölümden? (Tanıtım Bülteninden)
N.K. Jemisin, The Fifth Season (2015) Beşinci Mevsim, (Türkçe Çeviri, 2017)
Jemisin, üç Hugo ödüllü bir yazar. 2018’deki Hugo ödülünü kabul konuşmasında şöyle diyor: “İşler bazılarımız için daima zor olmuştur, ben de adeta sizi yıkmaya kararlı bir dünyada bu mücadeleden ve başarılı olmak şöyle dursun salt yaşamaktan söz etmek amacıyla Kırık Dünya üçlemesini yazdım.”
Bir hikâyenin bitişi bir diğerinin başlangıcıdır. İnsanlar ölür. Kadim usüller gelip geçer. Yeni cemiyetler doğar. “Dünyanın sonu geldi,” genelde bir yalandır çünkü gezegen olduğu yerde durur. Ama bu kez, dünyanın sonu böyle gelecek. Nihai olarak…
Alın size bir ülke. Her ülke gibi sıradan. Ama bu toprak parçası çok kıpırdanıyor, ona Sükûnet adını vermişler. Sessiz ve acılı bir ironi ülkesi.
Son, Sükûnet’in bir şehrinde başlıyor: Yerkürenin en kadim ve göz kamaştıran şehri. Adı Yumenes, bir zamanlar bir imparatorluğun kalbiydi. Ne yazık ki imparatorluk ilk günlerinin ihtişamını kaybetti. Her imparatorluğun başına geldiği gibi. Bu sonda üç kadın var. Kocası tarafından oğlu öldürülen ve kızı kaçırılan bir anne: Essun. Toprağı duyan bir İmparatorluk Orojeni: Syenite. Bir Muhafız’ın eline düşen özel bir kız çocuğu: Damaya. Belki yüzyıllar sürecek bir deprem. Her şey böyle başladı işte. Dinle. Öğren. Dünya böyle değişti. (Tanıtım bülteninden)
Körfez Fütürizmi
Körfez Füturizmi çatışmalı bir tür. Hem aşırı-gelişmenin mimari estetiğini ele alıyor hem de ona dönük bir eleştiri. Nataile Olah’ı Vice’ta yayınlanan yazısındaki güzel ifadesiyle körfez fütürizmini, “petrol prenslerinin Blade Runner fantezileri”ni eleştiren bir tür olarak değerlendirebiliriz.
Sophia Al-Maria ve Fatima Al-Qadiri Körfez Fütürizmi’nin kökenleri üzerine yazdıkları yazıda, aşırı gelişim odaklı Körfez ülkelerinin, büyük belediye projeleri ve çevresel tahribat sonucu iç mekanlarını da çölleştirmiş durumda olduklarını, bunun da küresel geleceğimiz hakkında bize bir fikir verdiğini söylüyorlar. Körfez Fütürizminin ana temaları şöyle: “Teknoloji aracılığıyla kendisini tecrit eden insanlar, zenginlik, reaksiyoner İslam, tüketimciliğin ruh, endüstrinin dünya üzerindeki aşındırıcı etkileri, tarihin ve çevremizin hafızamızdan silinişi ve son olarak kimsenin hazır olmadığı bir geleceğe, baş döndüren kolektif uyanışımız.”
Nelere Bakmalı?
Henüz bu türde bir roman kaleme alınmamıştır. Ama şu eserler türün olmazsa olmaz örnekleri olarak kabul ediliyor:
Reza Negarestani, Cyclonopedia: Complicity with Anonymous Materials (2008)
İranlı filozof Reza Negarestani’nin türleri yıkan tuhaf kitabını özetlemek imkansız sanki. Aynı anda hem korku-gerilim romanı hem teori-kurgu, tanıtım yazısında ayrıca spekülatif teoloji, şeytan atlası, politik bir kaçak yayın ve felsefi kara büyü kitabı olduğu söyleniyor. Cyclonopedia, korku üstüne korkunun bindiği Orta Doğu’da geçen bir kitap. Negarestani bu kitapta dünya politikasının güncel meselelerini, Teröre karşı Savaşı, Orta Doğu’nun ve gezegenin doğal tarihinin arkeolojisi ile birlikte ele alıyor. Arkeologlarla, cihatçılarla, petrol kaçakçılarıyla, Delta Kuvvetleri subaylarıyla, heretiklerle, kadim tanrılarla dolu bir kitap.
Fatima Al Qadiri, Desert Strike EP (2012)
Fatima Al Qadiri’nin albümü, Irak’ın Kuveyt işgali üzerine yapılmış bir video oyununa dayanıyor.
1991’de Irak Kuveyt’i işgal eder, Amerika’nın önderlik ettiği koalisyon güçleri buna karşılık verir. Bu operasyonun ismi Çöl Fırtınası olacaktır. Bir yıl sonra Al Qadiri bizzat yaşadığı savaşın üzerine kurulu bir video oyunu satın alır: Desert Strike: Return to the Gulf. Al Qadiri, savaştan yirmi yıl sonra terörü ve çocukluğu, savaşı ve oyunu anlatan tekinsiz bir albüm kaydeder.
Albümden bir parça:
Ana Görsel İamag dergisinde yayımlanmıştır.
Muhteşem bir yazı. Teşekkürler.