Site icon Terrabayt

Tatlı Melankolik Yumurta Sarısı: Gudetama

Bebek ve çocuk videolarının bizleri mutlu ettiği aşikar. Bir araştırma sonucunda, kedi videolarını izleyen insanların duygu durumlarında olumlu değişiklikler olduğu, kaygı, suçluluk hislerinin azaldığı görülmüş. Benzer şekilde, geçtiğimiz yıllarda yükselen kültürel bir fenomen olan Gudetama’nın popülerliği ise bizi bambaşka yerlere götürüyor.

 

Gudetama bir yumurta sarısı. Mutsuz, eggsistentialist/yumurtaoluşsal kriz içinde. Hiçbir şeye enerjisi, isteği yok. Elleri ayakları ve poposu dışında beden yapısı belirsiz, bu yumurta sarısı jölemsi bir kıvamda. Yalnız kalmak istiyor, içine girdiği durumların hiçbirinde kendini iyi hissetmiyor. İnsanların onu sevmesinin nedeni de bu.

Gudetama, daha önce dünya çapında Hello Kitty ile başarı yakalamış Sanrio şirketi tarafından yaratıldı. 1974 yılında yaratılmış olan Hello Kitty, 2013’te yaratılmış olan Gudetama‘ya nazaran oldukça yaşlı. Amerika’ya pazarlandıktan sonra küresel bir imgeye, hatta fetişe dönüştü. 2018’de 4 aylığına hizmete açılan Hello Kitty temalı hızlı trenden Taiwan’da hizmet veren çocuk hastanesine kadar elimizde bunu gösteren pek çok örnek var. Hello Kitty’nin başarısının sırrı ifadesizliği, çocukluğu ve şirinliğinde gizli. Ağzı olmadığı için ifadesiz, bu sayede her duruma ve her duyguya uyum sağlıyor. Şirinlik ve kırılganlık Japon’ların kawaii kültürünün bir özelliği. Kawaii kelime olarak modern kullanımda, tatlı, sevimli, çocuksu anlamlarına geliyor.

Kawaii kültürü, şirinliği, sevimliliği, ve olumluluğu kucaklayan kurgusal karakterler içeriyor. Japonların İkinci Dünya Savaşı yenilgisinin yarattığı travmaya bir cevap olarak kawaii kültürünün geliştiği belirtiliyor. Özellikle 1960’ların öğrenci hareketi, otoriteye başkaldırı ve akademik bilginin reddini temsil ediyordu. Bu yüzden öğrenciler arasında çocuklar için yayımlanan çizgi romanlar (manga) popüler oldu. 1970’ler ve 80’leri izleyen yıllarda Japon ekonomisi büyüdükçe, kawaii ürünleri, tüketim kültürü içinde kendine daha fazla ifade alanı buldu. Çocuksu kıyafetler, yazı biçimi, yiyecekler, mağazalar, kafeler bu şirin tarzı benimsediler. Japon kadınların kamusal alanda görünürlüğünün artması, çocuksu kadın imajını beraberinde getirdi. Kawaii kültüründeki kadınların çocuksu imajı, yalnızca görünüşte değil, akli olarak da olgunlaşmamış olduklarını ima ediyordu. “Kayıp Onyıl” olarak bilinen 1990’ları izleyen yıllarda Japonya ekonomik durgunluk yaşadı. Bu dönemde  Japon alt kültürünün pek çok ürünü ülkeden çıkarak uluslararası pazara açıldı. Tatlılığı bir strateji olarak benimseyen markalar, görünürlüklerini bu şekilde arttırdılar. İşte Hello Kitty 1974 yılında böyle bir tarihsel dönemde yaratıldı.

Kawaii kültürünün bugün de halen egemen olması önemli bir gösterge. Tatlılık, çocuksuluk, büyümeyi reddetme, yaralanabilirlik, itaate açıklığı ve sorumluluk almayı reddetmeyi de içerir. Bugün “baby boomer” olarak anılan kuşağa yönelik başkaldırı ile kawaii kültürünün hareket noktaları bu açıdan birbirine benzer gibidir: bir önceki kuşakların sorumluluğunu almamak, büyümeyi reddetmek, politik olarak sinik, pasif, umutsuz, bezmiş olmak, hiçbir şeyi değiştiremeyeceğine dair kesin bir inanca sahip olmak. Melonkolik yumurta sarısı Gudetama böyle bir döneme uygun bir ürün. Sevimli, çocuksu ama bir o kadar da bıkkın. Dünya çapında bu kadar popüler olması, kawaii kültürünün bu özellikleriyle açıklanabilir. Sadece tatlılığı ile var olmuyor, aynı zamanda bir tepki olarak hiçbir bir iş yapmak istemiyor. Gudetama’nın haklı olduğu bir taraf var, çünkü Japonya dünya genelinde çalışma saatlerinin en uzun olduğu ve uzun çalışmaya bağlı ölümlerin arttığı bir ülke. Ayrıca Japonya, Güney Kore gibi OECD (İktisadi İşbirliği ve Gelişme Teşkilatı) ülkelerinde intihar oranlarının yüksekliği dikkate değer. (Güney Kore 4. Japonya ise 14. sırada)

İntiharların bu denli arttığı zamanlar ile kapitalist modelin kapsamlı bir şekilde uygulandığı ve insanın varoluşsal olarak ekonomik makinenin ritmine tabi kılındığı mekanların örtüşmesi tesadüf sayılamaz. Gudetama bir videosunda, masada unutulan bir cep telefonunun titreşiminden rahatsız olur ve “şu telefona cevap verin” diye sızlanır. İnsanın dikkatine yönelen sistemli saldırıya bir tepkidir bu. İtalyan düşünür Franco ‘Bifo’ Berardi bu konuda bizleri uyarır. Berardi, ağtabanlı sermayenin dili, duygulanımı, bilinçdışını, dikkatimizi ele geçirdiğinden bahseder.

Yoğun çalışma, rekabet ve bu dikkat dağınıklığı yeni davranış tarzları da üretir. Örneğin Güney Kore’de “hiçbir şey yapmamak” bir spora dönüşmüştür. Bezmiş bir yumurta sarısı olan Gudetama’nın reddedişi Herman Melville’in ölümsüz karakteri Katip Bartleby’nin “yapmamayı tercih ederim”ini hatırlatıyor. Gudetama’yı biz de böyle görmeliyiz, sistemin ürettiği bir semptom ve ona yönelik bir tepki olarak.

Exit mobile version