Site icon Terrabayt

Salgınlar, İlaçlar ve Piyasalar: “Bilimsel”e İlişkin Coğrafî Bir İşkillenme Denemesi [I]


 ‘Üstümüzde’, algoritmik ağların ışık hızı. ‘Altımızda’, viral bulaşın rekombinant hızı. Enformatik ağdan ayrılamayacak bir biyolojik ağ: Bu dünyada, bu gezegende, bu bedenlerde.

— Eugene Thacker, 2020.[1]

Norman Lewis, siyaset ve iktidarlar dünyası (otarşi) ile bilim dünyası (işbirliği) arasında, benzeri görülmemiş bir tezat zuhur ettiğini saptıyordu ve haklıydı. Ne ki yazısında, ölçüsüz bir iyimserlikle, ateşli rekabetçiliğiyle bilinen bilim camiasının emsalsiz bir dayanışma ve bilgi paylaşımı özgürlüğü inşa etmek üzere kendi sınırlarını yıktığından, kitle fonlaması (crowdsourcing), işbirlikleri, geleneksel katı kuralların (hakemlik paradigması) bir kenara bırakılması, açık kaynak erişimi eliyle demokratikleştirildiğinden dem vuruyordu.[2] İşbirliklerinin gölgesinde cereyan eden o görkemli rekabeti es geçmiş oluyordu.

Bir “antiviral”in geçit resmi

 Frenginin buralarda kimseyi ürkütmeyişinin, frenginin kendisinden daha korkutucu olduğuna inanmıştım. 

— Mihail Bulgakov, 1919.

Bu hususta GSK, Sanofi, Pfizer, AstraZeneca, Merck & Co. gibi dev farmasötik yapıların açıklamalarına, biyo-kapitalistik teşebbüslerine bakmak yeterli gelebilir. Tezahürlerin gerisine hamle yapmak, esaslı ve güncel bir “saha” deneyimi ile bir tür espiyonaj faaliyetini gerektirdiği için, ancak geçmişten gelen güçlü sezgisel çerçevelerle kanaat niteliğindeki bir “okuma” ile öngörülebilir bu. İlk kez Ebola’da denenmiş, sonrasında SARS için sınanmış ve fakat aslında pek de başarılı olamamış bir ilaç olan Remdesivir’in üreticisi Gilead Sciences adlı şirkete ilişkin şüphe gütmemek bunlardan başlıcası. Kaliforniya’nın Foster City bölgesinde bulunan söz konusu firmanın, etrafında devinen bir güç oyununun parçası olduğu açık: 29 Nisan’daki Beyaz Saray konuşmasında Dr. Anthony Fauci, daha sonra da New England Journal of Medicine’da (NEJM) yayınlanan bir konuşma yaptı. Konuşmasında Remdesivir’in tedavi sürecinde gayet olumlu sonuçlar verdiğini, çok başarılı bir molekül olmasıyla hemen FDA onayı alınıp devreye sokulacağını ilan etti. Bu konuşmadan birkaç saat sonra Çin’den bir açıklama geldi (ki o da Lancet’te yayın hâlinde çıktı) dönüştü; yapılan klinik çalışmada ağır COVID-19 hastalarını iyileştirmede yüz güldürücü sonuçlar alınamadığından söz ediliyordu. Firmanın sözcüsü buna itiraz etti. Arkasından da Dünya Sağlık Örgütü (DSÖ), Çin bulgularına gönderme yaparak anlamlı bir klinik yarar saptanmadığını vurguladı. Remdesivir konusundaki sürtüşme ya da bilimsel soğuk savaş böylece devam ederken, bir hafta içinde Life Sciences, NEJM, Travel Medicine ve British Medical Journal’da yayınlar çıktı. Özellikle ilacın yaygın kullanımda olduğu İtalya’daki kimi enstitüler raporlar yayınladı. Bütün bunlar ilacın çok iyi sonuçlar verdiğini vurgulamış oldular. Farklı bulgular ve görüşlerin gölgesinde kamplaşma katılaşmış oluyordu.[3] Hatırlatılabilir: 14 Mayıs 2020’de, Bilim Akademisi’nin YouTube üzerinden tertiplediği “COVID-19 Pandemisinde Güncel Durum” başlıklı webinarda, “Antiviral Tedavi ve Korunma” temalı sunuşunu yapan Dr. Önder Ergönül, müthiş bir meslekî olgunlukla Gilead Sciences ile ilgili çekincelerini imâ etmekten geri durmuyordu. Yine, şu var: Üstelik de COVID-19 tedavisinde Remdesivir’in önemine ilişkin onca ikircikli durumun açığa çıktığı bir tarihte büsbütün işkillendirici olmak üzere, Birleşik Krallık’ın Sağlık Bakanı Matt Hancock, düzenlediği basın toplantısında ilacın umut vaat eden boyutunu övüyor ve tedavide “ileriye doğru atılan en büyük adım” (biggest step forward) olarak değerlendiriyordu.[4] Böylelikle ilacın COVID-19 tedavisinde kullanılmasını ABD ve Japonya’dan sonra onaylayan üçüncü ülke olarak kayda geçerken, Britanya’nın onaylı ilk tedavi ajanı da söz konusu antiviral oluyordu.

29 Nisan’daki Beyaz Saray konuşmasında Dr. Anthony Fauci, daha sonra da New England Journal of Medicine’da (NEJM) yayınlanan bir konuşma yaptı. Konuşmasında Remdesivir’in tedavi sürecinde gayet olumlu sonuçlar verdiğini, çok başarılı bir molekül olmasıyla hemen FDA onayı alınıp devreye sokulacağını ilan etti. Bu konuşmadan birkaç saat sonra Çin’den bir açıklama geldi (ki o da Lancet’te yayın hâlinde çıktı) dönüştü; yapılan klinik çalışmada ağır COVID-19 hastalarını iyileştirmede yüz güldürücü sonuçlar alınamadığından söz ediliyordu.

Gerçekten de henüz bir “tedavi” olarak adlandırılabilmesi için ortada tatminkâr ve kesin sonuçların bulunmadığı Remdesivir, virüsün RNA genomunu kopyalamak için kullandığı nükleotid yapı bloklarına benzeyen bir molekülden oluşuyor. Bu yapıtaşlarını taklit ederek, koronavirüsün vücudu ele geçirmek için kendini kopyalamada kullandığı enzimleri (polimeraz) bloke ediyor; dolayısıyla bir “polimeraz inhibitörü” olarak çalışıyor. Şimdilerde ise önemli bir etkisi olan majör mutasyonun yeni koronavirüs olan SARS-CoV-2’de saptandığı, bu mutasyonun da polimerazgenindeki bölgeye ait olduğu ve kuvvetle muhtemelen Remdesivir gibi polimeraz inhibitörlerine karşı virüslerin şimdiden direnç kazandığı belirtiliyor.[5]

FDA 1 Mayıs günü açıklanan acil durum kuralları kapsamında Remdesivir’in koronavirüs tedavisi için kullanımını onayladığında (approval) firma, yaptığı duyuruyla ilacın üretimini artırmak için dünyanın dört bir yanındaki ilaç üreticilerine ulaştığını beyan etmişti. Firma yetkilileri büyük ilaç partileri üretebilmek için gereken süreyi 9-12 aydan, 6-8 aya indirmişlerdi ve imalâtta kullanılan, nadir bulunan kimyasallar için de alternatif kaynak arayışlarını başlatmışlardı. Bunu yaparken de ilaç üretimindeki hammaddeleri açıklamayacaklarını, hâliyle formülü saklı tutacaklarını deklare etmişlerdi. Şirket, bu yılın sonuna kadar bir milyon insanın tedavisinde kullanılabilecek kadar Remdesivir üretebileceklerini, eğer ilacın daha düşük dozları tedavi için etkili olursa da üretilen ilaç miktarının iki milyon insana yetebileceğini de açıklamıştı. Son yirmi yılda, birçok farklı sektördeki üreticiler stokta tuttukları hammaddeyi ve üretimi biten ürünleri azaltan “zayıf” bir üretim modeline geçiyor ve maliyetleri düşüren bir strateji izliyorlar. Bu üretim modeline ek olarak, biyofarmasötik şirketler Çin ve Hindistan gibi ülkelerde düşük maliyetli hammadde tedarikçileri arıyor. Salgın gibi bir kriz ortaya çıktığında ise, bu ülkeler, kendi insanlarının daha rahat ulaşabilmeleri için önemli farmasötik bileşenlerin ihracatını kısıtlayabiliyor. Şirketler tedarik oluşturmak için çok sıkı bir şekilde çalışsalar bile, talep miktarı, koronavirüse karşı etkili olduğu tespit edilen herhangi bir ilaç bileşiğinin başlangıçtaki tedarik miktarlarını geride bırakmış olacağı için bu durum, tedavilerin “ilk kimin için” ulaşılabilir olacağı konusundaki tartışmaları da beraberinde getiriyor.[6] Şimdilerde Gilead Sciences, koronavirüsü tedavi etmek için bütün stoklarını boşaltmışsa da, tedarik bahsinde ciddi sorunlar baş gösteriyor. Bütün bunların üzerine şirket 13 Mayıs’ta beş muadil ilaç üreticisi ile anlaşma yapıldığını duyurdu. Üretim izni verilen bu firmalar, patent sahibi Amerikan şirketine herhangi bir telif/lisans ücreti ödemeyecek, dahası fiyatlar kendileri tarafından belirlenebilecek ve üretilen ilaçların dağıtımı sağlık hizmetlerine erişimin sınırlı olduğu 127 farklı ülkede yapılacak. Anlaşma, DSÖ’nün “küresel acil durum” ilanı sona erene kadar veya koronavirüse karşı daha etkili olduğu tespit edilen başka bir tedavi/aşı bulunana kadar geçerli olacak…[7]

Üçüncü Dünya için hayatî kıymette olabilecek formülün kamuoyuyla paylaşılmaması da hâlihazırda bir “epistemik değer”i olan bilgiyi metalaştırarak bu meseleyi teknokratik ve ezoterik bir çemberde dolaştırıyor, fikrî mülkiyet tekeline yapıştırıyor.

Sözü edilen, çok sayıda ilave gelişmeye gebe olan uçucu bir gazetecilik meselesi olsa bile, burada birkaç önemli dinamik var: İlacın şu veya bu biçimde sürekli gündemde tutulması ve yasal dayanaklarla bütünleştirilmesi, firmanın marka değerinin ne boyutlara ulaştığının bir göstergesine dönüşüyor ve aynı zamanda onu tahkim ediyor. Bunun bir tür kendiliğinden ideoloji formunda, yaşam ve sağlık adına yapılması ise onu sorgulanamaz kılıyor. Üçüncü Dünya için hayatî kıymette olabilecek formülün kamuoyuyla paylaşılmaması da hâlihazırda bir “epistemik değer”i olan bilgiyi metalaştırarak bu meseleyi teknokratik ve ezoterik bir çemberde dolaştırıyor, fikrî mülkiyet tekeline yapıştırıyor. Yukarıdan aşağıya süregiden her akış gibi, öncelikli erişim problemini gündeme getirerek ölüm-kalım gergefinde dokunan bir “biyomeşruiyet”i palazlandırıyor.[8]


[1] ‘Pathological Life’, Los Angeles Review of Books [‘The Quarantine Files: Thinkers in Self-Isolation’] (lareviewofbooks.org), Nisan 2020.

[2] ‘As Scientists Break Down Borders to Fight COVID-19…’, RT News (rt.com), 06.04.2020. Türkçesi şurada: sendika.org, 17.04.2020.

[3] Gene, Türkçede, bu konudaki en istikrarlı haber akışı Diken’de oldu: 24/30 Nisan, 7/13/18/26 Mayıs. Yine, Dr. Z. Ağım ile Dr. V. Uslu’nun COVID-19 tedavisine ilişkin titiz derleme metnine bakılabilir: Diken, 13.04.2020.

[4] Daily Mail (dailymail.co.uk), 26.05.2020.

[5] Açık Radyo’daki “Dr. Selim Badur’la Korona Günleri” programının 27 Nisan ve 6 Mayıs tarihli yayınlarında, konuya ilişkin leziz bir tartışma yürütülmüştü.

[6] H. Ledford, ‘Dozens of Coronavirus Drugs are in Development — What Happens Next?’, Nature (nature.com), 14.05.2020.

[7] ‘Remdesivir: Five Indian and Pakistani Firms to Make Drug to ‘Fight Coronavirus’’, BBC News (bbc.com/news), 14.05.2020.

[8] 2009 yılındaki pandemik H1N1 (‘domuz gribi’) salgını sırasında influenza (grip) ilacı Tamiflu ücretsizdi. Üretim ve kullanım hakkı, ihracat ve ticaret faaliyetine tevessül edilmediği sürece sınırsızdı. Öyle ki Endonezya, üretim planlarını açıklayan ilk ülkeler arasında yer almıştı. İlacın “oseltamivir” adındaki kimyevî etken maddesinin Tamiflu ismiyle (preparat adı) meşhur olması, İsviçre menşeli ilaç şirketi olan Roche’un pazarlama prestijine ister istemez yığınla katkı sağlamıştı. Ancak söz konusu etken maddenin buluşunu kapsayan patentler, pek bilinmese de Gilead Sciences’a aitti. Firma, Roche’a sadece patentlerinin kapsadığı oseltamivir bazlı ürünlerin üretimini, satışını ve dağıtımını üstlenme veya alt-lisanslama hakkını devretmişti. Öte yandan ilacın formülü gizlenmiyordu. Gerçekten de “oseltamivir”in nasıl üretileceğine dair temel bilgiye ücretsiz patent bilgi veritabanları aracılığıyla kolaylıkla erişilebilir.

Exit mobile version