Site icon Terrabayt

Gecenin Sonu

Eserin ve Yazarın Politik Konumu

Sıradan bir mesele bile metne düştüğünde politikleşir fakat sokakta çok ateşli bir politik tartışmada bulunun arkadaşınızla, eğer yaptığınız şeyin bir gönderimi yoksa, bir topluluğa filan hitap etmiyorsanız siyasallaşmış sayılmazsınız. Fakat ilginçtir sokakta konuşulan politika sorunlarında adli kaygılar duymadığımız için daha cesur davranırız ancak mesele özellikle yazmaya gelince ürkeriz; yazının hakikati aktarma araçlarından biri olduğu varsayılır fakat dışarıda yani ortalık yerde, köşe ağzında ona daha yakınızdır çünkü dürtülerimiz henüz hukukun alanına dahil değildir. Belgelenmemiş her edim; özgürlüğe bir adım daha yakındır. Ne zaman ki bir şeyi belgelemeye başlarız, o zaman başımız beladadır. Céline, çok riskli bir iş yapıyor: Köşebaşında kaynayan, sıradan göze kuru gürültü gibi gözükebilecek olan ancak tam da siyasetin omuriliğine dokunan ıvır zıvırı metne kaydediyor fakat bu sokak külliyatına kulak kabartırken merhametli değil alaycı davranıyor.

Romanda; Ferdinand, bir tıp öğrencisi olarak başladığı gezintisinin ortalarına doğru diplomasını alır. Tam da üçüncü mevki manzaraların vuruculuğu, Bardamu, Garenne-Rancy’de[1] muayenehane açtığında daha yeğin bir hal alır. Bardamuleşmiş Céline’in toplumun psikolojik iç savaşını dikizlemeye başlamakla, onun büyük realistlere yaklaştığını daha önce belirtmiştim. Evet, onun yaptığıyla, Hristiyan varoluşçuluğu ile toplum gerçekliği arasında bir manzara fırçası olan Dostoyevski’nin ruh terbiyesi meselesine nasıl yaklaştığı arasında pek de bir fark yoktur: Mihayloviç’in bugün bile psikolojiye katkılarının yadsınamayacağını onaylayan birçok övgü tümcesi işitiriz, ancak bu büyük psikologun en temel ideolojik önermesi, Rus toplumunun ve Hristiyanlığın radikal bir biçimde ihya edilmesine çıkar. Anlattıklarının nihayetinde, Slav bir İsa’ya kökten inanç besleyen bir Ortodoks ile karşılaşırız. Huysmans da Lâ – Bas’nın yazıldığı dönemdeki Dostoyevski portresi için, “Protestan sosyalist olduğu kadar ileri seviyede gerçekçi, vicdanlı bir Rus!” der. (Huysmans, 2010, s. 8) Toplumun ve insan yaşayışının genel, evrensel köklerini dert etmiş, bunlara bir çözüm arayan Huysmans, Dostoyevski gibi sanatçıların ilerici söylemlerle ortaya çıktıkları; modernite krizi karşısındaki tavırlarının ise radikal bir muhafazakârlık dahası bağnazlıkta tamamlandığı yani sağda bittiği ise ayrı bir gerçek.

Bu tarz yazarlar, sanatlarında belli bir rütbeye ulaşmalarını aslında içinden çıktıkları çevrenin ilerici görüşlerine borçlular. Ferdinand, daha romanın başında anarşistin teki olduğunun altı çizilen bir kimliğe sahip değil midir? Dostu Ganate ile laflarken, konu; dönemin cumhurbaşkanı Poincaré’nin Le Temps gazetesinde çıkan gülünç bir haberine geldiğinde, yurtseverlik karşıtı Bardamu, lafı gediğine koymakta hiç gecikmemiştir: “Savunulmaya da bayağı ihtiyacı var hani Fransız ırkının…” (Céline, 2020, s. 23) Kahramanına söylettiği bu tümce, onu dosdoğru sosyalizmin ve anarşizmin evrensel kanvasına yaklaştırır. Fakat işin sonunda Troçki’nin dediği doğru çıkacaktır. Romancı böyle demekle aslında ironi yapmıyordur, daha sonra birçok nihilistin saptığı kökten muhafazakârlık yoluna sapmadan önce kendi düzenini belirleyecek politik bir rota ayarlıyordur:

“Bu kitabın müziğinde pek çok anlama gebe bir ahenksizlik var. Sanatçı, sadece şimdiyi değil, onun yerini alması gerekeni de reddederek, olana desteğini veriyor. Bu kapsamda Céline, ister istemez Poincaré’in müttefikidir. Ancak yalanı ifşa ederek, daha uyumlu bir gelecek isteği uyandırır. Kendisi, genel olarak insandan iyi bir şey çıkamayacağını düşünse de, karamsarlığının yoğunluğu içinde bir doz panzehir taşır.” (Troçki, t.y., parag. 41)

Yazarın bir insanlık ideali olmadığı zaten üslubundan bellidir, O da daha sonra, edilgen bir biçimde tüm insanlık ideallerine karşı çıkan kişilerin yaptığı gibi, sadece kendi kafasında bir karşılığı olan radikal bir evren tasarlayacaktır. Nietzsche’nin güç istencinin Nazilerin ekmeğine yağ sürmekten kaçabilmesinin imkânı ne kadardır: “Zeus, öteki kötülüklerden de fazlasıyla eziyet çeken insanın, yaşamı kestirip atmamasını, hep yeni eziyetler çekmeye devam etmesini istemişti. Bunun için insanlara umudu verdi —kötülüklerin en kötüsüdür umut…” (Nietzsche, 2019, 71) Ümitsizliğin felsefi mayasını yoğuran bu gibi aforizmaların yazarı; sadece, peygamberane bir dünya dini tasarımlamak konusunda benzeri daha sağ-muhafazakâr kesimin tarih, din ve ahlak anlayışına meze olabilecek çarpıcı fikirlere sahip olmakla kalmamış, mirasını Cioran gibilerine de devretmiştir. Ne tesadüf ki Rumen düşünürün de sicili temiz değil Yahudiler konusunda: Ülkesindeki Yahudi karşıtı Demir Muhafızlar’ı olumlar. Benzerleri gibi, edilgen; bir ümit üzerinden ilerici bir politik harekete bağlanma dürtüsü duymayan nefretini halkına yöneltir ve şöyle der: “Bizim işe yaramazlığımızın diktatör bir rejim tarafından yok edilmese bile bastırılacağına ikna oldum.” (Cioran, 2018, parag. 16) Ha Paris banliyölerinde bakışını gezdiren Destouches’un son tahlilde toplumsalı hor gören ama devrimciyi taklit etmeye yanaşan üslupçuluğu ha akademiyi kötüleyen, bazı demeçlerinde eğitimsizliği olumlayan Romanyalı filozofun; mesele öfkesine bir nesne aramaya gelince hedefini şaşırması; arada pek bir fark yok gibi duruyor. Gecenin Sonuna Yolculuk’un yazarı da, Avrupa kültür tarihinde kötümserliğin, kara hor görünün yoğunlaşmasını, kendine bir yol bulmasını sağlayan tüm isimlerle birlikte bu sağ – aşırı sağ çizgiye eklemlenir. Ancak bu yazarın kötü şöhretli siyasal kimliğinin kendini böyle anılmaktan sakınamadığı bir mafsaldır; elimizdeki roman ise, daha anarşist – nihilist kıvamda bir edebî nüansa sahiptir.

Louis-Ferdinand Céline, Gecenin Sonuna Yolculuk. Çev. Yiğit Bener. İstanbul: Yapı Kredi Yayınları, 2002.

Sonuç: Bitmeyen Düş

Roman, gecenin her türlü saati ve hile hurdasıyla dolar. Kitabı okuduğum süre zarfında, Bardamu’nün başına ne geldiyse, ister gün ortasında, ister akşam öncesinde olsun bu, bir ay soğukluğunda gerçekleşmiş gibi göründü gözüme. Anlatıcı, eserin çözülmeye başladığının hissedildiği yerlerde gecenin sonu tamlamasını metnin başlangıcındakine kıyasla sanki daha fazla dillendirmeye başlamıştı, bunu fark ediyordum. Burada gecenin sonuna yolculukla kastedilen anlam, ne karanlığın en izbe köşelerinde amaçsız bir gezintiye çıkmak ne de artık geceden kurtulmaktı. Yapıt, gecenin gündüzü de işgal edişini, bu bitimsiz döngüyü temsil ediyor. Nasıl baktığınıza göre değişir: Akşam olmakla gün mü bitmiştir yoksa karanlık gündüzü mü işgal etmiştir, gündüz olmakla karanlık mı seyrelmiştir yoksa gece, bir süreliğine, gündüzün üzerine çökmeye değil de ona eşlik etmeye mi karar vermiştir? Şüphe yok ki buradaki gece, temsilîdir ve kötümserliğe işarettir, okura; medeniyete ve insanlığa dair bir çürümeyi hissettirmektedir ve bu yitişin gözlenmesi için, romancı fırçası bize ayışığından ve kışın soğuk hasadından küçük, tılsımlı konturlar çekerek, yarattığı kahramanlarını görmemizi, onların konuşmalarını işitmemizi sağlamıştır ve elbette gece, uykulara ayrılır: “Bizim yolculuğumuz ise tümüyle düşseldir.”[2]


[1] Paris kentinde bir varoş.

[2] Eser, henüz başlamadan önce, yazarın bu ifadeleriyle açılır.

Ana görsel: Romanın açıldığı yer olan Paris’in Clichy komünündeki La Maison du Régisseur’ü gösteren bir fotoğraf. CC BY-SA 4.0. commons.wikimedia’dan erişildi. (Yazarın notu)

Kaynaklar

Bener, Y. (2008). Sözcüklerden Asla Yeterince Sakınmayız…  Çevirilerden de!. Frankofoni Fransız Dili ve Edebiyatı İnceleme ve Araştırmaları Ortak Kitabı. (20), ss. 73-94.

Bener, Y. (2020). Céline: Hekimliğinden vazgeçemeyen yazar (II) Üslup sarhoşluğuyla vurgun yemek… Artıgerçek sitesinden erişildi. https://artigercek.com/makale/celine-hekimliginden-vazgecemeyen-yazar-ii-uslup-sarhosluguyla-vurgun-yemek-130536, 6.02.2023.

Bradatan, C. (2018). Başarısızlığın Filozofu: Emil Cioran’ın Umutsuzluğunun Dorukları. M. Taha Tunç, Sena Ilgaz (Çev.). Sosyalbilimler sitesinden erişildi. https://www.sosyalbilimler.org/basarisizligin-filozofu-cioran/#_ednref1, 6.02.2023. 

Céline, L. F. (2022). Gecenin Sonuna Yolculuk. Yiğit Bener (Çev.). İstanbul: Yky.

Hikmet, N. (2011). Bütün Şiirleri. İstanbul: Yky, Delta.

Huysmans, J. K. (2010). Orada (Lâ – Bas). Birsel Uzma (Çev.). İstanbul: Okuyan Us.

Nietzsche, F. (2019). İnsanca, Pek İnsanca – 1. Mustafa Tüzel (Çev.). İstanbul: İş Bankası Kültür Yayınları. 

Parascandolo, R. (2017). The Crisis of Marxism (Marksizmin Krizi). Louis Althusser ile söyleşi. On revolution (Devrim Üzerine) içinde. Ron Salaj (Çev.). Verso. 11 Temmuz 2017. Versobooks sitesinden erişildi.

https://www.versobooks.com/blogs/3312-the-crisis-of-marxism-an-interview-with-louis-althusser, 6.02.2023.

Troçky, L. (t.y.). Celine and Poincaré: Novelist and Politician (Celine ve Poincaré: Romancı ve Politikacı). Leon Trotsky on Literature and Art (Lev Troçki, Edebiyat ve Sanat Üzerine) içinde. Wikirouge sitesinden erişildi. https://wikirouge.net/texts/en/Celine_and_Poincaré:_Novelist_and_Politician, 6.02.2023.  

Exit mobile version