Site icon Terrabayt

Çarpışma, Yeniden


İllüstratör Pawel Kuczynski, Al Mergen, Steve Cuts ya da John Holcroft gibi isimlerin çalışmaları “modern dünyanın problemleri” ya da “günümüz toplumunun eleştirisi” başlıkları altında sık sık karşımıza çıkar. İlk bakışta çarpıcı gelse de, bir şekilde teknolojinin, dönüşen hayatın insanı nasıl ele geçirdiğine dair naif bir varsayımdan hareket ediyorlarmış gibi görünürler. Bakış açıları da ahlakidir bir taraftan. Oysa gerçekten sorun teknolojinin insanı tek taraflı ele geçirmesi ya da bağımlı kılması mıdır? Yoksa arzularımızı üreten bir teknoloji, cinsellik üreten bir nesne, yaşam kuvveti ile ölüm itkisi arasında salınan bir tertibat mı vardır daha çok? Bu açıdan düşünüldüğünde teknoloji ile beden arasındaki ilişkiyi ele alan pek çok çalışma James Graham Ballard’ın 1973 tarihli eşsiz romanı Çarpışma’yı akla getirir. Romanın kendisi kadar 1996’daki David Cronenberg yönetmenliğinde uyarlaması da son derece tartışmalı olmuştur.

Oysa gerçekten sorun teknolojinin insanı tek taraflı ele geçirmesi ya da bağımlı kılması mıdır? Yoksa arzularımızı üreten bir teknoloji, cinsellik üreten bir nesne, yaşam kuvveti ile ölüm itkisi arasında salınan bir tertibat mı vardır daha çok?

J.G. Ballard, sık sık bilimkurgu yazarı olarak anılmasına rağmen, hiçbir zaman bilimkurgunun bildik teması olan dış uzaylara yolculuk üzerine yazmamış, bu hülyalara kapılmamıştır. Onun için esas yabancı gezegen dünyamızdır ve o, dış uzaylardansa “iç uzayların”ın araştırılmasından yanadır. Bu nedenle eserleri 20. Yüzyılın insanlarının hem psikopatolojik hem ekonomi-politik hem çevresel çatışmalarını ele alır. Oxford İngilizce Sözlüğü’nde Ballardvari olarak karşılayabileceğimiz Ballardian terimi mevcuttur burada, distopik moderniteyi, insan eliyle yapılmış kasvetli manzaraları, çevresel, teknolojik ve sosyal gelişmelerin insan üzerindeki psikolojik etkilerini ele alan çalışmalar Ballardian olarak adlandırılır. Ballard’ı en çok ilgilendiren şey “bir sonraki beş dakika”dır. Ona göre İngiliz Edebiyatı halen imparatorluk düşlerinin yasını tutmakta, geçip gitmiş olanı anlatmakta idi. Şimdi, şu an, herkesin gözünden kaçırdığı en önemli şey idi. Yazmak istediği zaman dilimi şimdi idi. Gelecek beş yıl da ilgisini çekmediği için fütürist bir kahin olmadı; bilakis kendi şimdisinin yorumlayıcısı oldu. Bu yüzden Ballard’ı mutlaka bir bilimkurgu yazarı olarak anacaksak onun bilimkurgusu “şimdi” üzerine kuruludur demeliyiz. Hatta gerçekçilik ile kurgu arasındaki ilişkileri de tersine çevirmiştir. Çünkü Ballard’a göre hali hazırda etrafımızı çevreleyen dünya son derece yapay bir kurgudan oluşmaktadır. İletişim teknolojilerinin, televizyonların, reklamcılığın ışıltılı dünyasının büyülediği tamamen kurgu olan bir dünya vardır ona göre. Gerçeklik ise ancak bir yazarın yaratıcı hayal gücü ile üreteceği bir şey olabilir. Tahayyül gücü Ballard için son derece önemli ve kurucu bir yerde olduğu için psikopatoloji çölde bir vaha gibi korunması gereken en önemli mücadele alanlarından biri olur. Ballard’ın iç uzaylara dalışı böyledir.



Çarpışma romanı için insan ile araba ilişkisini temel alan bir roman demek ilk bakışta doğru görünse bile, araba sadece ikame bir imgedir. Ballard’ın romanın önsözünde de belirttiği gibi, araba yalnızca cinsel bir imge değil, “kişinin bugünkü toplumda yerini gösteren bütünlüklü bir eğretileme”dir. Buradaki araba aslında arzu uyandıran teknolojinin bir ikamesidir. Nasıl ki Türk Edebiyatı’nda Araba Sevdası, Batı hayranlığının yerine geçen bir ikame ve ona duyulan sevda da modernliğin eleştirisi için bir işlev görmüşse, Ballard’daki araba imgesi de cinselliğin, organların, etin, eros ve thanatos’un birleştiği bir mekan olarak kurgulanır. Aşırı hız, bağlanma, her isteğin anında gerçekleştirilmesi, ünlülere ilişkin pornografik fanteziler. Romanda tüm seks sahneleri (sevişme değil!) arabalar içinde geçer. Fakat bu ilişkiler erotizmden ve romantizmden yoksun, otomatik bir hazzın içinde adeta bir makineyle bütünleşme gibi gerçekleşir. Bir doktor tasviri soğukluğunda beden parçalarından araba aksamı gibi bahsedilir. Bunlar sapkın fanteziler değil, bilakis bunları yaratan tekno-dünyanın bir betimidir. Ballard’ın bu birleşmeyi, boşalmayı, çarpışma ve kaza fantezileri olarak kurgulaması da dönemi ile uyumludur. Ballard’ın bize hatırlattığı gibi Albert Camus’dan, Prenses Diana’ya kadar pek çok isim araba kazasında ölmüşlerdir. Ayrıca otobanlar da bugün bize özelleştirilmiş bir teknolojinin, fantezi mekanının, ayrıcalığın, hızın, ulaşımın, cinsel esrimenin, boşalmanın, fırlatılmanın imgeleridir. Çarpışma, Ballard’ın sözleriyle, “teknolojiye dayalı ilk pornografik roman”dır ve pornografi onun için insanın insanı ısrarla sömürüşünün kurgusudur. Bu nedenle politiktir de.

Romanda tüm seks sahneleri (sevişme değil!) arabalar içinde geçer. Fakat bu ilişkiler erotizmden ve romantizmden yoksun, otomatik bir hazzın içinde adeta bir makineyle bütünleşme gibi gerçekleşir.

Arzuların teknolojiyle bir bütünleşme biçiminde ortaya çıktığı, seksin artık kaçınılmaz bir şekilde teknolojik olandan ve makineden ayrılamayacak bir eyleme dönüştüğü ve tıpkı porno gibi şeylerden yeniden ve yeniden yüzeysel haz duyulmasına yol açan sınırsızlık hayali yaratan sürekli boşalma arzusunun daimi olduğu bu Ballard evreninde, arabalar yerine günümüzün iletişim teknolojilerini koyduğumuzda ne değişir? Muhtemelen hiçbir şey. Gelecek olarak adlandırdığımız şeylerin çoğunlukla teknolojik değişimler olarak anlaşılması kör bir noktadır. Çünkü toplumsal formasyonları, üretim/mübadele biçimlerini değiştirmeyi hayal bile edemediğimiz bir gelecekte, gelmekte olan yeni değil, kalıntılar, ölü formlar, birbirine benzeyen mekanlar olacaktır. Ballard’ın karanlık mesajlarından biri de budur: Gelecek, muhtemelen çok sıkıcı olacaktır.


Bu yazı ilk olarak AdHoc Dergi’nin Ocak 2020 sayısında yayımlanmştır.

Exit mobile version