Site icon Terrabayt

Adorno Netflix İzler Miydi?

Adorno, “kültür endüstrisi” kavramıyla sanatın bir meta haline gelmesini eleştirmektedir. Hollywood’daki seri üretimi ve radyoda cazın yayılmasını düşünür. Ancak bugünün perspektifinden bakıldığında akla başka bir örnek geliyor: 21. yüzyılın kültür endüstrisi olarak Netflix.

Bir Meta Olarak Kültür

Film Netflix’te biter bitmez algoritma aynı hikâyeyi farklı bir kadroyla anlatan bir sonraki diziyi öneriyor ve böylece aynı keyfi tekrar vaat ediyor. Suç vakalarını ya da liseli sevgilileri bilindik kalıplarla anlatan dizi ve filmlerin bitmek bilmeyen takviyesi, Adorno’nun daha önce bahsettiği şeyi anımsatıyor: Üretim bandından çıkan kültür. Aydınlanmanın Diyalektiği‘nin ünlü bir bölümünde Adorno ve Horkheimer, “kültür endüstrisi” adını verdikleri, kendi dönemlerine ait bir olguyu kavramaya çalışırlar. Tezleri ise şöyledir: Sanat, kapitalist toplumda bir meta haline gelmektedir. Bunu, örneğin Hollywood filmlerinde ya da tekdüzelikle karakterize edilen pop şarkılarında fark ederler: Nakaratlar, karakterler ve espriler herkes tarafından bilinen klişelere göre şekillenir.

Standartlaştırılmış işlemler ve radyo, televizyon gibi kitle iletişim araçlarıyla dağıtım, üretimi kolaylaştırmaktadır. 21. yüzyılda bu durum yeni boyutlar kazanmıştır: Ekvador, Büyük Britanya ya da Ukrayna’daki insanlar kendilerini aynı dizideki kahramanlarla özdeşleştiriyor. Kültürel ürünler, pratik aperatifler formunda doğrudan tüketicinin oturma odasına iner. Eğer mallara doyamadıysanız, tüm sezonu izleyebilirsiniz. Ve duyurular sayesinde, bundan sonra neleri bekleyebileceğinizi zaten biliyorsunuzdur.

İş Çıkışı Eğlence

Yatmadan önce şöyle bir rahatlamak için bir bölüm daha Netflix. Sadece pandemiden bu yana değil, artık popüler bir akşam programı. Amaç eğlencedir ve bu da ne yaratıcılık ne de hayal gücü gerektirir, sadece şöyle bir serpilmeye istekli olmayı gerektirir. Seyircinin her tepkisi önceden belirlenmiş ve büyük bir çekişme içerisinde hesaplanmıştır. Ve yeni bir filmdeki tanıdık kalıbı tanımaya bile cesaret edemeyenler, en sevdikleri dizileri tekrar izliyorlar. Aman gün yeterince yorucuydu zaten. Adorno bu pasifliğe karşı uyarıda bulunmuştur: Kültür endüstrisinin ürünlerini özümsemek tamamen otomatik bir dikkat gerektirir, ama gerçek bir düşünme gerektirmez.

Dikkat dağınıklığı halinde bile filmler ve müzik parçaları tüketilebilir: “Zevk, can sıkıntısına dönüşür çünkü zevk olarak kalabilmesi için yeniden çaba sarf etmeye değmemesi gerekir.” Gündelik hayattan kaçmak isteyenlere kültür endüstrisi tarafından beyazperdede ya da ekranda tam da bu gündelik hayat sunulmaktadır. Eğlence ile gerçeklik birbirine karışmaktadır: Gündelik algı dünyasının bizatihi kendisini katı bir şekilde yansıtmak istediği için, dışarıdaki sokağı, az önce ayrıldığı filmin bir devamı olarak algılayan sinema izleyicisinin eski deneyimi, üretimin yol gösterici ilkesi haline gelmiştir. Elbette Adorno, bugün, yataktan kalkmamız bile gerekmeden, yalnızca bir düğmeye basarak dahi eğlenip, kafamızı dağıtabileceğimizi bilmiyordu.

Sahtekarlığın İç Yüzünü Keşfetmek

Kendi kendinize, bu gece hafif bir şeye ihtiyacım var diyorsunuz ve tanıdık bir seriye başlıyorsunuz. Ertesi akşam yine aynı. Adorno benzer davranışları çağdaşlarında da gözlemlemişti: “İnkâr edilemez bir şekilde, aslında hiç de doyumu olmayan tatminlere kenetlenmediklerinde, hayatlarının tamamen çekilmez hale geleceğinden şüphe duyuyorlar”. Eğlencenin aksine, gerçeklikle tezat oluşturacak ve böylece duygusal ve entelektüel bir meydan okumayı temsil edecek olan otantik sanat değildir. Akşamki eğlencenin gerçekten yeni deneyimler uyandırması amaçlanmıyor. Bir şeyleri canlandırmak için değil, dünya görüşünü canlandırmak için değil. “Keyifli olmak demek, kabullenmek demektir”.

Ancak Netflix izleyen herkes bu aldatmacayı çoktan anlamıştır. Üç saatlik bu zorlu filmin, hiçbir zaman doğru zaman olmadığı için (karantinaya girmek zorunda kalmadığınız sürece) sonsuza dek izlenecekler listesinde kalacağı biliniyor. İnsanlar, söylendiği gibi, sadece geçici de olsa kendilerine bahşiş verdiğinde dolandırıcılara kanmakla kalmazlar; zaten kendilerinin de haberdar oldukları bir dolandırıcılığı isterler. “İnsanları iyi tüketiciler olarak öne çıkaran şey, direnç göstermemeleridir.” Ne de olsa bunu zaten kendileri tahmin etmişlerdir! Bir sonraki bölüm gelsin bakalım. Netflix izlemeyecek bir kişi varsa o da Adorno’dur. Ama belki de üst sınıf bağımsız arthouse dramalar ve Polonya kısa filmleriyle Criterion kanalı izleyebilirdi.


Philosophie Magazin’de yayınlanan bu metni Ali Tacar çevirdi.

Exit mobile version