Site icon Terrabayt

Patrice Lumumba: “Bir gün tarih sözünü söyleyecek ama bu, Brüksel’de, Paris’te, Washington’da veya Birleşmiş Milletler’de öğretilen tarih olmayacak…”


“Aldandın sen Lumumba / Aldandım ben /Aldattılar aklı ve özgürlüğü”

Böyle demektedir Ceyhun Atuf Kansu, Belçika’dan bağımsızlığını kazandıktan sonra Kongo’nun ilk başbakanı olan ve Che Guevara tarafından “dünya devriminin şehidi”, Malcolm X tarafından ise “Afrika’da bugüne kadar var olmuş en büyük siyah insan” olarak anılan Patrice Lumumba’ya ithaf ettiği şiirinde.

Yüklendikleri sözde misyonla gittikleri yerlere “aklı” ve “özgürlüğü” götürdüklerini iddia eden fakat ayak bastıkları topraklara istisnasız zulümden ve vahşetten başka bir şey götürmeyen emperyalistlerin yüzlerine karşı onların bütün suçlarını sayacak kadar cesur olan Lumumba, bu “cüretinin” bedelini önce düzmece bir siyasi kargaşa sonrası başbakanlıktan alınarak, daha sonrasında ise fiziksel işkence görerek ve kurşuna dizilerek öder. Ancak cesedine bile tahammül edilemez: Önce paramparça edilerek daha sonra ise sülfürik asitte eritilerek “yok edilir.” Bununla amaçlanan ise Afrika’daki özgürlük hareketine dair hatıraları bütünüyle silmektir. Zira asitte eritilmek ve yok edilmek istenen, sadece Lumumba’nın cesedi değildir, aynı zamanda “direnişin belleği ve bu belleğin oluşturduğu ortak bilinçaltıdır.”[1] Nitekim Sartre, Lumumba hakkında yazdığı incelemede “ölü Lumumba artık sadece bir kişi değildir, o Afrika’dır” diyecektir. Ancak Lumumba’nın öyküsü, sömürgeciliğe karşı ülkelerinin bağımsızlığı uğruna mücadele eden sadece Afrikalı halklar için değil, bütün dünya halkları için direnişlerinin sembolü olacaktır.

Aşağıda sizlere, Kongo kurtuluş kahramanı ve Pan-Afrikacı Patrice Lumumba’nın 17 Ocak 1961’de, korkunç suikastına sadece birkaç hafta kala, sevgili ülkesi Kongo’nun ve Afrika’nın durumu hakkındaki son görüşlerini dokunaklı sözlerle dile getirdiği ve eşi Pauline’e yazılmış yürek burkan mektubunun çevirisini sunuyoruz.

– Veysel Kaya


Sevgili karım, bu sözleri sana nasıl ve ne zaman ulaşacaklarını, sen onları okuduğunda hâlâ hayatta olup olmayacağımı bilmeden yazıyorum.

Ülkemin bağımsızlığı için verdiğim mücadelem boyunca, yoldaşlarımın ve benim tüm hayatımızı adadığı kutsal davanın nihai zaferinden bir an bile şüphe etmedim.

Fakat ülkemiz için dilediğimiz onurlu yaşam, lekesiz haysiyet, kısıtlamasız bağımsızlık gibi haklar, yardıma çağrıldığında bütünüyle itimat ettiğimiz bir organizasyon olan Birleşmiş Milletler’in belirli üst düzey yetkilileri arasında kasıtlı veya kasıtsız her iki açıdan da doğrudan ve dolaylı destek bulan Belçikalı emperyalistler ve onların Batılı müttefikleri tarafından bizden hep esirgendi.

Onlar yurttaşlarımızdan bazılarını yozlaştırdılar, diğer bazılarına rüşvet verdiler. Gerçeği çarpıtmaya ve bağımsızlığımıza leke sürmeye kalktılar. Başka türlü nasıl konuşabilirim?

Kendimi emperyalistlerin emriyle ölü ya da diri, özgür ya da hapishanede saymıyorum. Kongo ve fakir halkımız için bağımsızlık, dış dünyanın bize bazen dostça bir sempatiyle bazen de neşe ve zevkle baktığı sınırların ötesinde, bir hapishaneye dönüştürüldü.

Yine de inancım sağlam kalacak. Halkımın iç ve dış bütün düşmanlarından er ya da geç kurtulacağını, sömürgeciliğin utancına ve aşağılamasına hayır diyebilmek için tek bir adam gibi yükseleceğini ve güneşin berrak ışığı altında onurunu yeniden kazanacağını biliyor ve kalbimde hissediyorum.

Ayrıldığım ve bir daha hiç göremeyebileceğim çocuklarıma gelince, bağımsızlığımızın ve egemenliğimizin yeniden inşa edilmesi kutsal görevini yerine getirmenin, her Kongolu için olduğu kadar, kendilerine de ait (bir görev) olduğunun onlara söylenmesini istiyorum.

Çünkü haysiyet olmadan özgürlük yoktur, adalet olmadan haysiyet yoktur ve bağımsızlık olmadan özgür insanlar yoktur.

Ne vahşet, ne zulüm ne de işkence beni asla merhamet dilenmeye sevk etmeyecek, çünkü boyun eğmekten ve kutsal ilkeleri hiçe saymaktansa boyun eğmemiş başım, sarsılmaz inancım ve ülkemin kaderine duyduğum derin güvenle ölmeyi tercih ederim.

Bir gün tarih sözünü söyleyecek ama bu, Brüksel’de, Paris’te, Washington’da veya Birleşmiş Milletler’de öğretilen tarih olmayacak. Emperyalizmden ve onun kuklalarından kurtulmuş ülkelerde öğretilecek tarih olacak.

Afrika Sahra’nın kuzeyine ve güneyine kendi tarihini yazacak ve bu tarih, görkemli ve onurlu bir tarih olacak.

Benim için gözyaşı dökme sevgili karım. Bu kadar acı çeken ülkemin bağımsızlığını ve özgürlüğünü nasıl savunması gerektiğini anlayacağını biliyorum.

Çok yaşa Kongo! Çok yaşa Afrika!


Veysel Kaya New African Magazine‘den çevirdi.


[1] Zeynep Sayın, Ölüm Terbiyesi, İstanbul: Metis Yayınları, 2018, s.13.

Exit mobile version